YEDİ UYURLAR UYANIYOR
AFŞİNLİLER Derneği Ankara Genel Merkezi olarak,
AFŞİN’in kalkınmasıyla ilgili ele aldığımız projeleri ve haberleri bu başlık
adı altında sizlere duyurmak istiyoruz.
27 Nisan 2004 Salı akşamı
derneğimizde böyle bir toplantı gerçekleşti. Termik Santraldan kaynaklanan hava
kirliliğinin nasıl önleneceği, termik santraldaki atık ısıdan yararlanarak
AFŞİN-ELBİSTAN kasabaları ile diğer yakın yerleşim yerlerinin merkezi sistemle
nasıl ısıtılacakları ve atık ısıdan yararlanarak seracılık yapılabilir mi
konularını ele aldık.
İkinci santralin devreye girmesi ile
bölgede hava kirliliğinin daha da artacağı muhakkak. Buna paralel olarak,
santralların bölge tarımına olumsuz etkileri de artacak. Biz böyle bir toplantı
ile bu olumsuz etkilerin nasıl bertaraf edilebileceklerini ortaya koymak ve
yukarıda bahsettiğimiz atık ısıdan bölgenin yaralanmasını istiyoruz.
Ayrıca, santraldan kaynaklanan hava
kirliliğinden ve külden hem bizlerin hem de bölge tarımının olumsuz yönde
etkilenmesine karşın imkanlardan yeteri kadar yararlanabildiğimizde söylenemez.
Bu itibarla santrallarda yöre halkından daha fazla personelin istihdam
edilmelerini de talep ediyoruz. Termik sanrallardaki işler genelde teknik
ağırlıklı olduklarından ve özel eğitim gerektirdiğinden, bu hususunda nasıl
halledilebileceğinin ipuçlarını bu toplantıda vermeye çalıştık.
Ayrıca baca gazından kaynaklanan
hava kirliliğinin önlenmesi çalışmalarında, baca gazından yararlanarak tarımda
kullanılan AMONYUM SÜLFAT ve AMONYUM NİTRAT gübrelerinin elde edildiğini
öğrendik. Kömürün külünden çimento fabrikalarında yararlanıldığı, bazı kıymetli
metallerin Germanyum ……v.s. gibi kömür külünden elde edildiği söyleniyor.
Bunlar bölgemize canlılık getirecek, refah seviyemizi yükseltecek önemli
projeler.
Böyle bir toplantıdan hem sizleri
haberdar etmek istiyoruz. Hem de desteğinizi talep ediyoruz.
Sorunların çözülmesi, taleplerimizin
karşılanması siyasi otoriteye bağlıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
nezrinde girişimlerde bulunak; yapılabilecekler ve haklı taleplerimiz
karşısında ısrar etmek ve sonuca ulaşmak ise, başta bölgemiz Milletvekilleri
olmak üzere, tüm K.Maraş Milletvekillerinin sorumluluğundadır.
Bugün için K.Maraş’ın (8)
Milletvekili vardır. Bunlardan (7)’si iktidar partisinden (AKP’den) (1) ise
CHP’dendir.
Sayın Avni DOĞAN ile Sayın Nevzat
PAKDİL Bölgemiz milletvekilleridir. Ve iktidar partisindendirler. Üstelik yerel
seçimlerde gerek yöremiz halkı gerekse Kahramanmaraş genelinde halk AKP’de
tercihini yaptı. Bu itibarla, böyle bir tercihin yapılabileceklerin
yapılmasında, haklı taleplerimizin karşılanmasında bir ağırlığının olması
gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda sizlere söyleyeceklerimiz var.
TOPLANTIYA
DAVET EDİLENLER:
Kahramanmaraş Milletvekilleri
1.Nevzat PAKDİL
AKP Milletvekili TBMM Başkan vekili
2.Avni DOĞAN
AKP Milletvekili
3.Mehmet Ali BULUT
AKP Milletvekili
4.Ali SEZAL
AKP Milletvekili
5.Hanefi MAHÇİÇEK
AKP Milletvekili
6.Fatih ARIKAN
AKP Milletvekili
7.Mehmet PARLAKYİĞİT
CHP Milletvekili
-Bölgemizden Belediye Başkanları
-Enerji sektöründe görev yapmış olan
yapmakta olan yada sorunların çözümünde katkı koyabilecek olan üst düzey
bürokratlar.
Bunların büyük bir kısmı
hemşehrilerimizdir.
-Konusunda uzman ve üniversitelerden
bilim adamları
Konuşmacı:
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
EÜAŞ Genel Müdürlüğü Termik Santrallar İşletme ve
Bakım Dairesi Başkanlığı elemanı,
ESM Enerji, SANAYİ, Maden Kamu Emekçileri Sendikası
İşyeri Yürütme Kurulu Başkanı
Makine Yüksek Mühendisi sayın Ahmet YALVAÇ, AFŞİN-ELBİSTAN
yöresinin yakından tanıdığı bir isim. AFŞİN –ELBİSTAN Termik Santralinin
kuruluş aşamasında önemli hizmetlerde bulunmuş, bilhassa dünyanın her yerinde
aranan, kolaylıkla iş bulabilen kaynakçıların yetişmesine vesile olmuştur.
Gündeme getirmiş olduğumuz bu projeler ve önerilerde onun fikridir. Böyle bir
toplantının yapılmasında maddi manevi destek sağlayan, gayret sarf eden ve aynı
zamanda hemşerimiz olan Makine Yüksek Mühendisi Sayın Ahmet YALVAÇ’a bu vesile
ile teşekkür ediyoruz.
Bu toplantının gerçekleşmesi hususunda çok çaba sarf
ettik, çok zaman harcadık. Yukarda da ifade ettiğimiz üzere tüm Kahraman Maraş
Milletvekillerinin katılmasını arzu ettik. Toplantı tarihi olan 27 Nisan 2004
Salı akşamını sayın milletvekillerimizin görüşleri doğrultusunda tespit ettik.
Ve hiçbiri gelmem demedi.
Ama ne var ki toplantıya milletvekillerinden sadece
CHP Milletvekili sayın Mehmet PARLAKYİĞİT katıldı. Sayın Mehmet Ali BULUT ise,
katılamayacağı hususunda bize faks gönderdi. Hiç olmasa diğerlerinden de en
azından bir faks, bir telefon beklerdik. Maalesef bunu da yapmadılar.
Bu
vesile ile davetimize icabet ederek toplantımıza katılan CHP Milletvekili Sayın
Mehmet PARLAKYİĞİT’e, faksla katılamayacağını bildiren sayın Mehmet Ali BULUT’a
huzurlarınızda teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bu husus AFŞİNLİLER derneği olarak bizim siz yöre
halkına şikayetimizdir.
Toplantı öncesinde AFŞİN Belediyesi Başkanı olmak
üzere, diğer yerleşim yerlerinin Belediye Başkanlarının çoğunu Ankara’da
gördük. Bu itibarla davetimizi onlarada ilettik. Söz verdikleri halde maalesef
onlarda gelmediler. Büyük bir ihtimalle sayın milletvekillerimizin bu
toplantıya katılmamaları hususunda onları da yönlendirdiklerine inanıyoruz.
Toplantımıza
iştirak edenlerin listesi elimizde mevcut. Onları da ilişikte sizlere takdim
ediyoruz.
Böyle bir toplantı aslında sayın Milletvekillerimiz
için bir fırsat idi. Gönül arzu ederdi ki sayın milletvekillerimizin çok önemli
bir yerde, çok önemli kişi yada kişilerle randevuları bile olsa onları da
berberinde alıp, toplantıya katılabilir, onları da devreye sokabilirlerdi.
Herhalde onlara da saygıda, ikramda kusur etmezdik.
Biz sayın milletvekillerimizin toplantıya iştirak
etmemelerini bir rastlantı olarak telakki etmiyoruz. Eğer sayın
milletvekillerimiz örneğin EÜAŞ Genel Müdürlüğüne, yada başka bir üst düzey
yetkiliye yada Sayın Enerji be Tabii Kaynaklar Bakanına konu hakkında soru
sordularsa, muhtemelen böyle bir toplantıya katılmamaları hususunda
yönlendirilmişlerdir.
Sayın Milletvekillerimizin bu toplantıya
katılmamaları AFŞİNLİLER Derneği ile bir problemden kaynaklandığı kanaatinde de
değiliz. Bin bir dalaverenin döndüğü, hortumcuların kol gezdiği günümüzde sayın
milletvekillerimizin ve yöre halkının menfaatlerinin yanında olmalarını
beklerdik.
Problemin iktidar ve bürokrasi ile ilgili boyutuna
konuşmacımız Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ birazdan değinecek.
İşte bu sebeple sizlerin desteğine ihtiyacımız var.
Yönetim kurulu adına
BAŞKAN
Abidin
POLAT
TEKNİK
İÇERİKLİ SORUNLARIN CEVAPLANDIRILMASI.
Makine Yüksek Mühendisi. Ahmet YALVAÇ
EÜAŞ Genel Müdürlüğü
Termik Santral İşletme ve Bak. Dai. Başkanlığı Elemanı.
ESM (Enerji, Sanayi, Maden Kamu Emekçileri Sendikası)
İşyeri Yürütme Kurulu Başkanı
Böylesine yararlı bir toplantının gerçekleşmesinde
baştan beri canla başla çalışan, büyük gayret sarf eden sayın Abidin POLAT’a
AFŞİNLİLER Derneğinin şahsında çok teşekkür ediyorum. Ayrıca davete icabet
etmelerinden dolayı da CHP K.Maraş Milletvekili sayın Mehmet PARLAKYİĞİT’e
toplantıya katılmasa bile faks gönderme nezaketinde bulunan K.Maraş AKP
Milletvekili Sayın Mehmet Ali BULUT’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Teknik içerikli hususlar hakkında bilgi vermeye
başlamadan önce sayın Milletvekillerimizin böyle bir toplantıya niçin
katılmadıklarına değinmek istiyorum.
Sorunların çözümü hususunda
yıllardan beri termik santralar da, kömür ocaklarında araştırmalar yapıyorum,
konusunda uzman bilim adamları ile konferanslar veriyorum. Hazırladığım
raporlar silsile yoluyla Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna kadar intikal
etti. Bu bilgiler, bu araştırmalar, sempozyum kitaplarına, dergilere girdi.
Büyük tirajlı ve saygın bir gazete de birinci sayfada haber olarak çıktı. Ama
maalesef iktidarlar bu bilgi ve belgelere hep kulaklarını kapadılar. Doğrulara
kulaklarını kapama hala devam ediyor.
Gösterilen direnç, işlerin
düzelmesine karşıdır. Birlikte çalıştığımız uzman Profesörler var. Onların
içinde işlerin düzeltilmesi hususunda teklifte bulunanlar ısrarcı olanlar var.
Maalesef onlara da kulak tıkanıyor. Onun için diyorum ki sorun kişisel değil.
Ne AFŞİNLİLER DERNEĞİ’nin ne benim nede Üniversitelerin nede bilim
adamlarımızın şahsıyla ilgisi var. Sorun tamamıyla siyasi.
Konunun AFŞİN-ELBİSTAN Termik
Santralı ile ilgisi şurada. Bu husus aynı zamanda sayın K.Maraş
Milletvekillerinin ve yerel yöneticilerinin bu toplantıya katılmalarının niçin
engellendiği sorusuna da cevap teşkil edeceği kanaatindeyim.
Yaptığım araştırmalar doğrultusunda,
ortaya koyduğum bilgi ve belgelerin ışığı altında enerji krizinin ve sayıları
her geçen gün artan doğalgaz santralarının bir senaryo olduğunu anlatmaya
çalışıyorum.
Başta kömür santralleri olmak üzere
termik, santralardaki sorunları çözmek, verimi dünya standartlarına çıkarmak
için bir kadro talebinde bulunmadan görev verilmesini istiyorum. Yukarda da
izah ettiğim gibi ne benim ne de konusunda uzman profesörlerimizin olumlu
yöndeki çağrılarına bir cevap yok.
Kömür santralarının, Devlet olarak
biz çalıştıramıyoruz gerekçesiyle ölmüş eşek fiyatına satılmak istenmesi de
böyle bir senaryonun bir parçası.
Ben bildiğim kadarıyla
AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralı da özelleştirme adı altında satış listesinde
idi. Yöre halkının direnişi nedeniyle bu satış işleminin yürürlüğe konulamadığı
kanaatindeyim. Ama AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralinin özelleştirme adı altında
satışından vaz geçildiğini sanmıyorum.
Durum böyle olunca da, santralın
verimli çalışması, üstelik atık ısıdan yararlanarak AFŞİN-ELBİSTAN kasabaları
ile, diğer yakın yerleşim yerlerinin ısıtılması, seracılık yapılması, kömür
külü ve baca gazından yararlanarak yeni yatırımların yapılması sonucu halkın
refah seviyesinin yükselmesi bu santralın ölmüş eşek fiyatına elden
çıkartılmasına engel teşkil ediyor. İşte bunun için olmalı ki yörenin Belediye
Başkanlarının katılımlarıda engelleniyor. Aman ha halkın gözü açılmasın….!
Aslında ekonominin de çöküş hikayesi
olan 5-6-7 Aralık 2000 tarihin de Ankara’da Elektrik Mühendisleri Odası
(EMO)’nun sempozyum kitabına da giren (20) sayfalık makalenin tamamı parça
parça da olsa bölümler halinde sunulsa, detaylar hakkında bilgi sahibi olmak
isteyenlere yararlı olur diye düşünüyorum. Yada doğrudan kaynağa ulaşılarak
bilgi sahibi olunabilir.
KÖMÜR
SANTRALLARINDA HAVA KİRLİLİĞİ NASIL ORTAYA ÇIKMAKTADIR VE NASIL ÖNLENEBİLİR.?
Kömür Santralarından kaynaklanan
hava kirliliği genelde santralların iyi işletilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Eğer santrala proje değerinde kömür veremeseniz, yada vermezseniz, ki bu
hususta genelde harmanlama ile ilgili, yanma iyi olmaz. Yanma iyi olmayınca da
hem aynı miktar kömürden daha az enerji elde edersiniz, hem de hava kirliliği
kaçınılmaz olur. Burada hava kirletici olarak karbon monoksiti kastediyorum.
Yanmanın iyi olmamamsı sonucu oluşan
en tehlikeli hava kirletici karbon monoksit (CO) gazıdır. Bu sorun
AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralı, içinde geçerlidir. CO Hem çok zehirli hem de
kalorisi çok yüksek bir gazdır.
Karbon monoksitin (CO nun),
karbondioksite dönüştürülmesi (CO2) iyi bir santralcılık İle mümkün. Bu günkü
konumuz bölge ile ilgili projeler olduğu için bu kadar açıklamayı şimdilik
yeterli buluyorum.
Şimdi diğer bir hava kirletici
üzerinde durmak istiyorum: Kükürt dioksit gazı (SO2)
Kömürün yanması sonucu oluşan SO2
gazı; kükürt dioksitle oluşan hava kirliliği ile, reaksiyonlar sonucu bu gazdan
oluşan So3, H2SO3, ve nihayet H2SO4 sülfürik asit ayrı bir kirlilik. Kimyasal
reaksiyon sonucu oluşan sülfürik asitH2SO4 yağmurla, yada soğutma kulelerinden
atılan su buharları ile tarlalara iner
ve bitkilere yakarak zarar verir. Baca gazındaki SO2 gazının alınması, baca
gazı arıtma tesislerinin, başka bir deyişle DESÜLFÜRİZASYON ünitelerinin
kurulması ile mümkün. Baca gazından yayılan SO2 gazı ile diğer kirleticilerin 1
m3’teki yüzde oranlarını bilmediğim için çevreye ve insan sağlığına olumsuz
etkileri konusunda bir şey söyleyemiyorum.
Biz bacaya takılan aletle alınan
değerlere emisyon, (€) insan sağlığı ile ilgili olarak yere yakın kısımdaki
ölçümlere ise imisyon (İm) değerleri diyoruz. Bölgedeki emisyon ve imisyon
değerlerinin ölçülmesi lazım. Bu hususlarla geniş çapta üniversiteler
ilgilenmektedirler. Hem de kimse maalesef kendi yoğurduna ekşi demiyor.
Aslında AŞİN-ELBİSTAN Termik
santralıda dahil, bütün santralarda emisyon ölçüm cihazları başlangıçta
konulmuş, ama yaptığım araştırmalarda bu aletler ya çalışmıyor, ya da sökülmüş
ya da bu aletleri çalıştıracak yada
alınan değerleri tahlil edip uygulamaya koyabilecek personel yok. Yani işler ha
babam de babam usulü.
İlişikte AŞİN-ELBİSTAN Termik santralının kazan altından alınan kül-curuf
numunesinin laboratuar analizini görüyorsunuz. Değerlerden yanmanın iyi
olmadığı açıkça görülmektedir. Yanmanın iyi olamaması neticesinde hava
kirliliğinin ve enerji kaybının meydana geleceğini yukarda vurgulamıştım.
KÜL SORUNU:
Burada baca gazı dolayısıyla çevreye yayılan külden
bahsediyorum. Kömürün yanması sonucu oluşan küllerin bir kısmı cüruf olarak
kazan altına gidiyor, ki stok sahasına konveyörlerle gidenler bunlar, diğer
kısmı ise uçucu olarak baca gazına karışıyor. Uçucu külleri tutmak için
sistemde elektro filtreler var. Eğer elektro filtrelerin hazinelerinde biriken
uçucu küller zamanında temizlenirse, filtrelerin bakımı zamanında yapılırsa bir
sorun olmaz. Dolayısıyla bu hususta santral işletmeciliği ile ilgili bir husus.
Ben bu hususunda iyi yapıldığı
kanaatinde değilim. Filtrelerin devre dışı bırakılarak küllerin havaya
atıldığını duyuyorum. Bu sorunda aslında bütün santralar için geçerli.
Uçucu küllerin insan, hayvan ve
bölge tarımına olumsuz etkilerini şu şekilde özetlemek mümkün.
Kömürün yanması sonucu oluşan kül
kuru olduğu zaman pek sorun yaratmıyor da, rutubetle karşılaştığı yada
ıslatıldığı zaman, aktif olarak bazı asit ve baz karakterli kimya sallar
oluşmaktadır. İşte sorunlar bu aşamada başlamaktadır. Solunum organlarındaki
rutubet nedeniyle, soğutma küllerinden atmosfere yayılan buhar nedeniyle, yada
yağmurla insan ve canlı vücudunda tahribat olmakta, toprağın bileşimi
değişmekte yada asit ve baz karakteri dolayısıyla yanma ….vs. olmaktadır.
BRÜDENLERDEN
KAYNAKLANAN HAVA KİRLİLİĞİ:
AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralın da
görmüşsünüzdür; her ünitede kazanın etrafında dört köşede birer tane baca var
ve bu bacalardan siyah duman çıktığını görürsünüz. 4.Ünitede bunlardan toplam
16 adet var. İşte biz bu bacalara brüden bacaları diyoruz.
Bu brüden bacalarından siyah duman
şeklinde çıktığını ifade ettiğimiz şey aslında duman değildir. İnce kömür
taneleridir. İşte bu brüden bacalarından atmosfere gönderilen ince kömür
taneleri hem enerji israfıdır, hem de çevre kirliliği yaratmaktadır.
AFŞİN-ELBİSTAN yöresinde şu anda
kullanılan kömür düşük kaliteli linyitler sınıfındandır ve kalori değerleri
diğerlerine göre düşüktür. Santralın projesi yapılırken bölgedeki kömürün
kalori değerlerini biraz yükseltmek için, rutubetinin alınması gerektiği
sonucuna varılmış, işte bu maksatla sözünü ettiğimiz brüden bacaları ve bunun
bir parçası olan brüden filtreleri takılmış. Tabii ki brüdenler diğer kısımları
ile birlikte bir sistemdir. Şimdi buradaki sorun şuradan kaynaklanıyor.
Proje aşamasında kömürde öngörülen
rutubet oranı %52 gibi. Ama çıkan kömürdeki rutubet daha az %42 gibi, yani kömür öngörülenden daha
kuru, yukarıdaki rakamlara göre %10-12 gibi bir oranda kömürün daha kuru
gelmesi sistemin sağlıklı çalışmasında bazı sorunları da beraberinde getiriyor.
Kömür ufalanmak üzere değirmenlere
geldiğinde, toz halinde olanlar yada değirmenlerde toz haline gelen kömürlerden
bir kısmı oradan aspiratörlerle emilerek brüden filtrelerine geliyor. Orada
uzun plakalar halinde metal levhalar ve aralarında da yay halinde elektrik
telleri var. Burada kazandan alınan ısınında yardımıyla kömür kurutuluyor.
Kuruyunca da haliyle kalorisi yükseliyor. Tabii ki kalorisi yükselen kömürü
toplayıp yanma odaların göndermek gerekiyor. İşte bu toz halindeki kömürü hava
ortamından ayırtıp almak için elektrostatik güçten yararlanılıyor. Bu iş ise
metal levhalarla onların arasındaki elektrik dirençleri yapıyor. Bir brüden
filtresinde yüzlerce levha ve elektrik dirençleri var.
Eğer kömür başlangıçta öngörülen
gibi %52-53 oranında rutubetli gelse hiçbir sorun olmayacak, brüdenlerde toz
halindeki kömürlerin hepsi tutulacak ve bu durumda bacalardan kömür tozu değil
de sadece su buharı çıkacaktı.
Durum böyle olunca çözüm şu:
Brüden filrelerinin hacmini
genişletmek lazım. Yani daha fazla sayıda levha ve daha fazla sayıda elektrik
direnci koymak lazım. Yani ilave filtre yapmak lazım. Yer müsait.
Brüden sorununu halledince daha az
kömürle daha fazla enerji elde etmek mümkün. Daha az kömür kullanmak ise, çevre
açısından daha az kirlilik demektir….vs. Sorunun çözümünde elde edilecek
faydaları daha sıralayabilirsiniz.
Bu sorunları ve çözüm önerilerini de
yıllar önce ilgililere ve yetkililere söylemiştim. Tabii ki sorunun resmen yeni
farkına varıldı ve çözülmeye çalışılıyor.
TERMİK
SANTRALLAR DAHA İYİ NASIL ÇALIŞTIRILABİLİR?
Eğer termik santralar usulüne göre
çalıştırılmış olsa ne enerji sorunu ortaya çıkardı nede hava kirliliği…vs.vs.
Biz özelleştirme, güzelleştirme …vs.
gibi hususları dilimize dolamış gidiyoruz. Biz batıdan işimize gelenleri
alıyoruz. Gelmeyenleri değil. Nedir bu işimize gelmeyenler? Batının başta
Almanya’nın santraları daha verimli çalıştırabilmek için uyguladıkları
yöntemler. Ama bunları hep gözardı ediyoruz. Bu hususların detayları 18-19
Temmuz 2000 tarihinde Enerji tabii Kaynaklar Bakanlığında üst düzey
yöneticilere verdiğim brifingte de var. Elektrik Mühendisleri Odasının
Sempozyumu kitabında var. ….vs. Ayrıca
halen görev yapmakta olduğum Termik santrallar İşletme ve Bakım Dairesinde var.
Genel Müdürlükte var….vs.vs.
Bugün 1985’ten beri kuruma teknik
düzeyde eleman alınmıyor. Arada tek tük alınsa bile sorunu çözecek düzeyde
değil. Normal yada yıldırma sonucu emekli olanlarıda göz önünde
bulundurduğumuzda kurumda iş yapabilecek nitelikteki elemanların sayısı her
geçen gün azalmaktadır. Çok az sayıda kalan işe yarar nitelikteki
elemanlardanda gerektiği gibi yararlanıldığını, yararlanmak istenildiğini
söylemekte bu gün için maalesef mümkün değil. Bu gibi elemanlar ya pasif hale getiriliyor,
ya ilgisi olmayan yerlere gönderiliyor… vs.
Yetkililerin bel bağladığı özel
sektöründe bu işi bildiğini söylemek maalesef mümkün değil. Onlarda genelde
Elektrik Kurumundaki eski elemanlardan araklamak suretiyle işi yürütmeye
çalışıyorlar. Burada sonuç olarak şunu söylemek istiyorum.
EÜAŞ Genel Müdürlüğü olarak, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak özel sektöre işin öğretilmesi de dahil
yapacakları yapması gereken çok şey var. Bu konularda tek başıma yada uzman
profesörlerle konferanslar veriyorum. Belki bir gün bu araştırmaları bilgileri
sizlere de doğrudan sunmak ve sorularınızı cevaplamak imkanı olur.
Bu itibarla konuyu dağıtmamak için
termik santraların daha iyi nasıl işletilebilecekleri hakkındaki detaylara da
burada girmek istemiyorum. Ama iyi bir işletmecilikle çoğu sorunların
halledilebileceğini yada asgariye indirilebileceğini tekrar vurgulamak
istiyorum.
AFŞİN-ELBİSTAN KASABALARI İLE BAZI
DİĞER YAKIN YERLEŞİM YERLERİNİ SANTRALDAKİ ATIK ISIDAN YARARLANARAK MERKEZİ
SİSTEMLE ISITMAK MÜMKÜN MÜ?
Termik santrallar ister kömürle
çalışın, ister fuiloille, ister doğal gazla çalışsın, isterse de nükleer
yakıtla çalışmış olsun, elde edilebilecek termik verim maksimum %45’tir. Bu
verim teorik verimdir ve CARNO verimi diye adlandırıyoruz.
Ama uygulamada termik santralar
RANKİN verimi ile çalışırlar:%38 başka bir deyişle bu durumun anlamı şu: Termik
santrallarda yaktığımız 100 kğ’lık kömürden meydana gelen ısının ancak %38
’ini
elektrik enerjisine çevirebiliyoruz demktir. Arta kalan ısı soğutma suyu
vesilesi ile kulelerden atmosfere atılıyor, yada eğer soğutma suyu denizden
alınıyorsa atık ısıyı denize veriyoruz demektedir.
Sıvı ve gaz yakıtla çalışan
otomobillerde CARNO çevrimine göre çalışırlar. Burada da elde edilecek maksimum
güç ancak %45 kadardır. Uygulamada otomobillerdeki verim termik santrallardan
biraz daha yüksektir. Belki %40-41 gibi şimdi termik santrallardaki atık ısının
ne olduğunu , nasıl oluşturduğunu biraz izah etmeye çalışalım.
Termik Santarllar bir kapalı
çevrimdir. Kazana basılan su özel işlemlerinden geçirilerek yumuşatılmış saf
sudur. Eğer bir yerden kaçak falan olmazsa hep sabit kalır. Önce ısınır buhar
olur, kızdırılarak basınç artırılır. Basıncı artırılan kızgın buhar önce yüksek
basınç türbinini, sonra orta basınç türbinini döndürür. Buradan çıkışta basınç
ve sıcaklığı azalmıştır, tekrar kazana gönderilir, sıcaklık ve basıncı biraz
yükselmiş olan buhar bu defasında alçak basınç türbinine girer ve onu döndürür.
Buradan çıkışta basınç ve sıcaklık hayli azalmıştır., tekrar kazana göndermeye
gerek yoktur. Bu itibarla basınç ve sıcaklığı enerji üretmeye uygun olmayan
yorgun buhar, ki buna çürük buharda diyoruz yoğuşturucuya (CONDENCER) göndermek
suretiyle tekrar su haline dönüştürmemiz gerekiyor.
İşte çürük buharı suya dönüştürmek
için soğutucu olarak CEYHAN NEHRİ’nin suyundan istifade ediyoruz. Soğutma suyu
çürük buharı su haline getirirken kendisi ısınıyor. Isınan soğutma suyunu
tekrar kullanabilmek için soğutmak maksadıyla soğutma kulelerine gönderiyoruz.
İşlem bu şekilde CONDENCER ile
soğutma kulesi arasında devam ediyor.
Isınan Ceyhan Nehri’nin suyundaki ısıyı soğutma kulelerinden
atmosfere atarken, soğutma esnasında suyun bir kısmı da buharlaşarak yine
atmosfere atılıyor.
Soğutma suyundaki bu şekildeki bir
azalmadan dolayı su stok havuzunu sürekli olarak Ceyhan Nehri’nin kaynağından
takviye etmek gerekiyor.
Eğer biz CONDENCER diye
adlandırdığımız çürük buharı yoğunlaştırma adasına Ceyhan Nehrin’den gelen suyu
değil de, AFŞİN-ELBİSTAN kasabaları ile yakın yerleşim yerlerinde kurulan
merkezi sistem kalorifer tesislerinden gelen suyu girdirip çıkartırsak, ne
havayı ısıtmaya gerek kalır, nede Ceyhan Nehri’nin suyunun soğutma kulelerinden
buharlaşmasına gerek kalır. İşin özeti bu.
TERMİK SANTRALARDAKİ
ATIK ISI İHTİYACIMIZI KARŞILAYACAK MİKTARDA MI?
Termik santraların çalışmasında
RANKİN veriminin esas alındığını vurgulamıştık. Ama bizdeki santraların %38
verimle çalıştığını da söyleyemeyeceğim. Ve hesapta %35 verimi esas almak
istiyorum.
AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralinde
(4) ünite çalıştığında (1) saate üretilen enerji:
4X340 MW=1360MW (%35)
Termik santralarda başta doğalgazla
çalışanlar olmak üzere atık ısıdan da yararlanıldığında yakılan yakıtın
%55-60’ına kadar istifade edilebilmektedir. Toplam kulanım oranını %55 olarak
alırsak; AFŞİN-ELBİSTAN için atık ısıyı şöyle buluruz:
%55-35=%20
=(1360 MW /35)X20 =777, 1428 MW
Bunun anlamı şu:
Eğer biz santraladaki atık ısıyı
enerjiye çevirebilişmiş olsaydık, üretilen 1360 MW enerjiye ilave olarak 777,
1428 MW daha elde etmemiz gerekirdi. Bu miktar santralda üretilen üretilmesi
gereken 1360 MW enerjinin yaklaşık %57’sine tekabül etmektedir. Ve biz burada
bu atık ısıdan ne kadarını ne şekilde kullanacağımızı ortaya koymaya
çalışacağız.
Isı gereksinimini elektrik
enerjisini esas alarak hesaplamaya çalışalım.
2800 Watt gücündeki bir yağlı
radyötörle soğuk bir kış günü bir odayı bir salonu ısıtmak mümkün. Buna göre 3
oda + 1 salonu olan bir evin (1) saatteki elektrik sarfiyatı :
4X2800 W =11200 Watt =11,2 KW/h
Aslında sarfiyat bu rakama da
.çıkmaz. Santralda AFŞİ-ELBİSTAN kasabaları ile diğer yakın yerleşim yerlerine
borularla hat çektiğimiz de, yerleşim içinde de dağıtımda yine hatlar
olacağından gelen ısının bir kısmı, boru izoleli de olsa elbette kaybolacaktır.
Biz ısı kaybının %40 olduğunu kabul edersek kullanılan ısı şöyle bulunur:
777, 14MW X060 =466, 2 MW=466200 KW
/h olur.
Isıtılabilecek daire miktarı
n=466200 KW/h /11,2 KW/h =41625 adet
daire
Eğer biz bir dairede toplam (5) kişinin
yaşadığını düşünürsek;
41625x5=208125 kişi yapar.
Bu rakamlardan yararlanarak şunu söylemek mümkün.
Biz AFŞİN-ELBİSTAN Termik santarlindeki atık ısıdan
yararlanarak minimum 200 bin nüfuslu yerleşim yerini rahatlıkla ısıtabiliriz.
Ben bu hesapları yaparken aslında bir dairenin ısı
ihtiyacını, ana hatlarla dağıtım hatlarında kaybolacak ısıyı yüksek aldım. Bu
itibarla aslında daha fazla sayıda bir daireyi ısıtmak mümkün. 2. Santralldaki potansiyalide nazarı
itibara aldığımızda bu rakam çok rahatlıkla 80.000 üzerine çıkar ve nüfus
olarak minimum 400 bin kişi yapar.
Atık ısıyı hesaplarken ben (4) üniteninde çalıştığını
esas aldım. Bu itibarla santralların bakımlarının iyi yapılması ve işletmenin
usulüne uygun olması lazım.
Ben buraya kadar yerleşim yerlerini ısıtmak için
yeterli ısı olduğunu hesapla ortaya koymaya çalıştım. Eğer EÜAŞ Genel
Müdürlüğünde yetkililere sorarsanız muhtemelen santarlda yeterli ısı yok
derler, bu iş olmaz derler. Öyle sanıyorum ki demişlerdir de.
Termik santralarda atık ısının bölgesel ısınmada
kullanımı gelişmiş ülkelerde var. Almanya Polanya vs. Biz Amerika’yı yeniden
keşfetmiyoruz ki.
ATIK ISIYI KULLANDIĞIMIZDA YETERLİ
SICAKLIĞA ULAŞMAK MÜMKÜN MÜ?
Isı ile sıcaklık aslında birbirinden
farklı şeyler. Yeterli atık ısı olduğunu, olacağını hesap yoluyla ortaya
koymaya çalıştım. Şimdi gerekli sıcaklığa nasıl ulaşılabileceğini izah etmeye
çalışacağım. Bu aynı zamanda, bu iş olmaz diyenler varsa, onlara da cevap
niteliğindedir.
Çürük buharın yoğunlaştırma ünitesi
CONDENCER’e girdiğindeki sıcaklığı 45-50 OC kadar. Bu 25-26 OC sıcaklığında su
haline getirilmek isteniyor. Soğutma suyu, yani Ceyhan’ın suyu CONDENCERE
örneğin 26 OC ta giriyor, ısınarak 35 OC ta çıkıyor ve tekrar kullanılmak için
soğutma kulelerine gönderiliyor. Ve sıcaklık 26 OC’a düşüyor ve tekrar
CONDENCERE giriyor, çıkıyor ve işlem devam edip gidiyor.
Şimdi denilebilir ki 36, 37, 38…40
OC sıcaklığındaki su kalorifer peteklerine ulaştığında sıcaklık daha da düşer.
Bu durumdaki su ile gerekli ısıtmayı nasıl yaparsınız diye soranlar olabilir.
Aslında 45-50 OC sıcaklığındaki
çürük buhardan yine 45-50 OC sıcaklığında sıcak su elde etmek mümkün. Ama ben
mevcut sistemle fazla oynamadan ve mümkün olduğunca az bir masrafla bu işin
halledilmesini istiyorum.
Aslında 30-35 OC ‘taki su ile de
ısıtma yapmak, banyo yada çamaşır suyu elde etmek mümkün. Ama peteklere giren
suyun sıcaklığı yüksek olursa hem daha az sayıda petek dilimi kullanılır, hem
de daha az yer kaplar, hem daha ucuz olur.
Vs.
Yerleşim yerlerine gönderilen suyun
sıcaklığını (2) yoldan yükseltmek mümkün. Birincisi baca gazındaki ısıdan
yararlanılır. Zira baca gazının sıcaklığı 150 OC. Ve üzerinde. Buradan 10-15 OC
kazanmak mümkün. İkinci bir yolda şu:
Buharın orta basınç türbinini
döndürdükten sonra kazana gönderildiğini orada basınç ve sıcaklığının biraz
yükseltilmesinden sonra alçak basınç türbinine girdiğini, oradan da CONDENCER’e
gittiğini söylemiştim. İşte bu aşamada kazandan alçak basınç türbinine gelen
buhardan bir kısmını alıp ısıtmada kullanıyoruz. Böylece suyun istediğimiz
sıcaklığa ulaşmasını sağlamış oluyoruz.
Bu husus santraldan elde edilen
elektrik enerjisinden bir miktar feragat etmek anlamına gelir. Ama santral iyi
işletilirse Feragat edilen gücün bir etkisi olmaz.
Isı ihtiyacı mevsimlere göre
değişir. Alçak basınç türbininin girişine konulan bir vana ile ayarlama
yapılabilir.
İstediğimiz sıcaklığı bu şekilde
elde edebiliriz. 75-80-81 OC ….vs.
MERKEZİ
ISITMA SİTEMİ NE KADAR ZAMANDA VE NASIL YAPILIR?
Ben şahsen böyle bir projeyi yapacak
teknik bilgi ve beceriye sahibim. Ama bu iş bir kişi ile olmaz. Bu bir ekip
işi. Öncelikle sistemin geçeceği güzergahlar ve aradaki mesafelerle, yerleşim
yerindeki dağıtım şebekelerine bağlı olarak ısı kayıplarının hesaplanması,
santralla bağlantısının yapılması, daha doğrusu santralda üretimin teknik
olarak aksamaması açısından ilave projeler geliştirmek gerekebilir. Onun için
bu bir ekip işidir diyorum. Bu işin yapılması hususu resmen gündeme getirilirse
5-6 ay fizibilite çalışması için gerekir. Sonra programa alınması,
yapılması vs. Ben diyorum ki hızlı
başlanır ve hızlı çalışılırsa toplam (3) yıl sonra evlerde atık ısı ile ısınmak
mümkün. Fizibilite çalışması için en uygun yer büyük üniversitelerimiz.
Sayın AKP’li bölge ve K.Maraş
milletvekillerinin toplantıya iştirak etmemelerini bölge halkı adına bir kayıp
olarak nitelendiriyorum. Zira onların yapacakları tek şey süreci başlatmak ve
işin takipçisi olmak. Bu ise, işin en basit, en kolay tarafı. Zor olanı;
projeyi hazırlamak ve hayata geçirmek.
Kazandaki çevrimin kapalı bir çevrim
olduğunu ve elektrik enerjisi elde edilinceye kadar geçen aşamaları
anlatmıştım. Burada özet olarak şu teknik hususu hatırlatmak istiyorum.
Santralldaki görevini yaparak
türbinleri döndürdükten sonra basınç ve sıcaklığı düşen yorgun buharın
CONDENCER de yoğunlaştırarak su haline getirildiğinde proje değerinde örneğin
26 OC. Olması ön görülüyorsa ve bu sıcaklıkta da tekrar kazana basılması
gerekiyorsa, buraya kadar anlattığım üzere atık ısıdan gereği gibi yararlanmak
istenirken, bu sınır değerleri bozmayacak şekilde sistem geliştirmek lazım. En
önemli sorun burada. Ama bu hususunda halledilebileceğini söylüyorum. Bu bir
proje meselesi.
Gelişmiş ülkelerdeki benzerlerinden
daha mükemmelini yapmak için yukarda özetlemeye çalıştığım teknik sorunların
içinde mastır ve doktora araştırmalarıyla desteklenmesi gereken yeni
hususlarında söz konusu olacağını düşünüyorum.
Fizibilite işi üniversitelere
verilse bile herhalukarda bana büyük iş düşeceği kanaatindeyim.
ATIK ISI SERACILIKTA NASIL KULLANILIR?
Örneğin, domates, biber, patlıcan ,
karpuz, kavun gibi sebze ve meyveler, aslında yaz mevsiminin ürünleridir. Yazın
tabii ortamda bol miktarda yetiştiklerinden ucuzdurlar.
Karpuz ve kavunun dışında kışında
çarşı ve pazarda gördüğümüz, alıp yediğimiz domates, biber, hıyar, patlıcan
…vs. gibi sebzeler EGE ve AKDENİZ Bölgelerinin nispetten daha sıcak yörelerinde
seralarda yetiştirilmektedir. Antalya ve Fethiye yörelerinde tatile gidenler
muhtemelen rastlamışlardır. Camlarla yada şeffaf naylonlarla kaplanmış kapalı
alanlarda sebze ve çiçek yetiştirildiğini görmüşlerdir. Sonbahar kış yada ilk
baharda sıcaklığın nispeten düşük olduğu zamanlarda, bu sebzelerin
yetişebilmeleri için gerekli ısı ve sıcaklık bu kapalı alanlarda soba yakmak
suretiyle karşılanmaktadır. Eğer sistem varsa kalorifer petekleri ile olur.
Seracılıkta, sera ortamının nem
dereceside önemlidir. Her sebze ve meyvenin özelliklerine göre farklılıklar
gösterebilir. Duruma göre sıcaklık ve rutubeti ayarlayan sistemler mevcuttur.
Seracılıkta en önemli etken, kışın
bile yeterli güneş ışığının bulunmasıdır. Onun için seracılık daha ziyade
Akdeniz ve Eğe bölgelerinde yapılmaktadır. AFŞİN-ELBİSTAN yöreleride Akdeniz
iklimine dahildir. Kışın da bu yörelerde yeterli güneş ışığı vardır. Seracılık
için gerekli olan ısı ve sıcaklığı da santraldan temin edeceğimiz atık ısıdan
karşılayacağımızdan sorun kalmıyor.
Cam yada şeffaf naylonlarla kaplı
kapalı alanlara santraldan gelen sıcak su ile çalışan kalorifer peteklerini koyarsak
bu iş olur.
Tabii ki ileri aşamada sıcaklık ve
nem derecelerini duruma göre kendiliğinden ayarlayan sistemler gerekebilir.
Bunlar ayrı konu.
Santralın çevresinde, Çoğulhanda,
Alemdarda, Sineklide …vs. de seracılık rahatlıkla yapılabilir.
Sera tesislerinin kurulması, bölgede
yeni iş imkanı, yöreye dışardan para girmesi sonuçta bölgenin refah ve
mumluluğun artmasıyla ilgili bir projedir.
BÖLGEDE BİR ÇİMENTO FABRİKASININ
KURULMASI.
Kömürlerle çalışan santralarda
elektro filtrelerde toplanan uçucu kül, çimentoya katıldığında betonun akıcılık
ve mukavetini artırmaktadır. Çimento da %12 ye kadar kül kullanılmaktadır.
Yalnız bu külin ekonomik olması
için, taşıma maliyetlerini aşağıya çekmek lazım. Daha doğrusu çimento
fabrikasını santralın yakınına kurmak lazım. Çimento
sektörünün şu anda özel kesimde olduğunu biliyorum. Ama başta bölgenin sayın
milletvekilleri özel kesimle temas kurar ve işleri cazip hale getirirlerse
niçin olmasın!
KÖMÜRÜN
KÜLİNE DAYALI YENİ KİMYASAL TESİSİLER
Aslında linyit kömürünün külü önemli
bir hammaddedir. Batıda germanyum…vs. gibi bazı kıymetli metaller kömürün
külünün kimyasal olarak ayrıştırılmasından elde edilmektedir. Eğer bu yönü ile
de konunun üzerine gidilirse bölgede yeni tesisler kurulabilir.
BÖYLE PROJELERİN TÜRKİYE’YE KATKISI
Buraya kadar önemini vurgulamaya
çalıştığım projeler, başta atık ısıdan bölge sel ısınmada ve seracılıkta
yararlanılması vs. en azından ekonomik açıdan Türkiye’yi çok rahatlatacak
projelerdir.
Biz termik santralldaki atık
ısılarla ya havayı ısıtıyoruz, yada denizi. Soğutma suyu ile de su
kaynaklarımızı israf ediyoruz. Onları soğutma kulelerinde buharlaştırıp havaya
gönderiyoruz.
İstanbul’da Ambarlı termik santralı,
ile Gökova Körfezindeki Kemerköy Termik Santralinde soğutma suyu olarak
denizden yararlanıyoruz. Bu ve diğer termik santrallardaki atık ısıdan niçin
yararlanmak istemiyoruz? Daha ne kadar zaman üç kuruş için yabancıya avuç
açmaya devam edeceğiz.
Bu itibarla AFŞİN-ELBİSTAN Termik
SANTRALI ile ilgili olarak ele aldığımız projeler aslında Türkiye’nin kurtuluşu
ile ilgili projelerdir.
Saygılarımla arz ederim.
Makina Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ