TÜRK
MİLLİYETÇİLİĞİNİ AYAĞIMIN ALTINA ALIYORUM DEMENİN ANLAMI NE DİR?.
(1 – 2 – 3 –
4 - 5)
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın milliyetçilik ile ilgili olarak sarf ettiği son
sözün tamamı şöyle :Biz tüm milliyetçiği ayaklar altına almış bir
iktidarız;Türk Milliyetçiliği'ni de ayağımın altına alıyorum, Kürt
Milliyetçiliğini de ayağımın altına alıyorum, Arap Milliyetçiliğini de,
ayağımın altına alıyorum.....
Sayın
Başbakan biz bütün milliyetçiliği ayaklarımızın altına almış bir iktidarız dedi
ama, burada aslında hedef alınan; Türk Milliyetçiliğidir.Bunu ayrıca açacağım
ve Türk Milliyetçiliğini ayağımın altına alıyorum sözünün ne anlama geldiğini
de, ortaya koymaya çalışacağım.Ama öncelikle milliyetin, milliyetçiliğin ne
anlama geldiğini kısaca özetlemek istiyorum
Eğer
etnik bir anlamda düşünürsek; Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak,
Arnavut..vs bir etnik kökendir, bir milliyettir, aidiyettir.Hiç kimse Türk,
Kürt, laz, Çerkez, Boşnak, Arnavut…olduğu için aşağılanamaz. Mensubu olduğu
etnik kökenin hak ve menfaatlerini savunduğu, onu yüceltmeye çalıştığından
dolayı da, aşağılanamaz,şu milliyeti ayağımın
altına alıyorum denemez.Bu yönü ile düşündüğümüzde, Sayın Başbakan,
telafisi mümkün olmayan bir hata yapmıştır, bir suç işlemiştir.Ve bu son
durumu, Sayın Başbakan ateşle oynuyor diye de düşünebiliriz.
Ama
burada söz konusu olan Türk Milliyetçiliği; etnik olarak kastedilen Türk
Milliyetçiliğinden farklı bir şeydir ve bu itibarla, üzerinde biraz durmak
istiyorum
Üzerinde
yaşadığımız bu toprakların adı; Türkiye’dir.Vatandaşlık bağı ile, Türkiye
Cumhuriyet’ne bağlı herkes Türk’tür. Bu itibarla Türkiye’de yaşayan tüm
vatandaşlarımız; Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Arnavut, Boşnak; Türk tür.
Türk
Milliyetçiliği ise, tüm vatandaşlarımızın, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini
korumaya çalışması, topraklarımıza sahip çıkması, üniter yapımızın ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin bölünüp, parçalanmasına karşı durması, bu konuda Hükümetle ayrı
saflarda olmaması, asla yadırganacak hususlar da değildir.
Bu
itibarla Türkiye’ye sahip çıkıp, görevini yapan vatansever vatandaşlarımıza,
görevini yapmalarından dolayı, sizi ayaklarımın altına alıyorum anlamına gelen,
Türk Milliyetçiliğini de, ayağımın altına alıyorum sözünü, Başbakan da olsa,
kimsenin hakkı da yoktur, selahiyeti de yoktur.
Eğer
birileri, böyle bir söz sarf ettiğinden dolayı, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan
hakkında tazminat davası açsa, bu tazminatın altından Sayın Başbakan asla
kalkamaz. Ayrıca İşlenen suç bir Anayasa suçu olduğundan, şimdi olmasa da, bir
iktidar değişimi olduğunda, bu gibi konular ilerde mutlaka gündeme gelebilir.
İşin
hukuki tarafı bir yana, AKP’ye oy veren onurlu bir çok vatandaşımızın, Sayın
Başbakan’ın bu sözünün altında asla kalmayacağı kanaatini taşıyorum
Eğer
böyle bir şey, gelişmiş Batı ülkelerinde yaşanmış olsaydı, o başbakan şimdi
çoktan istifa ederdi, ya da istifa etmek zorunda kalırdı
Şu
hususa da açıklık getirmek istiyorum: Etnik olarak ta düşündüğümüzde Türk,
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ana unsurdur ve Halkımızın büyük çoğunluğu da Türk
tür. Bu itibarla,bazı etnik guruplar Türkiye’nin bölünüp parçalanmasını
isteseler bile Türkler, adı Türkiye Cumhuriyeti olan vatanlarının bölünüp
parçalanmak istenmesine asla rıza göstermez, vatana sahip çıkmaları da asla
yadırganamaz.
Aslında
Türkiye’deki değişik etnik kökene sahip vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun
Türk isminden, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı altında yaşamaktan rahatsız
olduğunu, bu yüzden Türkiye’nin bölünüp parçalanmasını istediğini de
söyleyemeyiz
İşinde
gücünde olan çoğu Kürt vatandaşlarımızın da Türk isminden, Türkiye Cumhuriyeti
bayrağı altında yaşamaktan rahatsız olduğunu da, söyleyemeyiz.Teröre bulaşmış
olan ve Kürtçülük yapanlar ise,aslında küçük bir gruptur.. Ve başta Amerika
Birleşik Devletleri olmak üzere, yabancı devletlerin kışkırtması ve
yönlendirmesinin etkisi altındadır.
Kürtçülük
ve Kürt’lerin haklarını savunmak adına öne çıkanların ne kadar Kürt olduklarıda
tartışmalı. Terörist başı Abdullah Öcalan ve Barış ve Demokrasi Partisi BDP
lideri Sayın Selahattin Demirtaş’ın Kürtçe bilmediği, ya da iyi bilmediği
yönünde beyanlar var. Aynı şekilde Kandil Dağında PKK’nın merkezinde de, lider
konumunda çoğu kişinin Kürtçeyi bilmediği, ya da iyi bilmediği yönünde beyanlar
var. Hatta PKK içinde yazışmaların Türkçe ile yapıldığı söyleniyor. Eğer mevcut
durum bu ise, malum çevrelerin, Kürtçe’ de resmi dillerden biri olmalı, bu
dilde savunma yapılmalı…vs gibi talepleri nasıl karşılamalı. Bu gibi taleplerin
arkasında yabancı devletlerin olduğu, kışkırtmaya yönelik olduğu açık Burada
bir hususa daha açıklık getirmek istiyorum
Ermeni
gazeteci Hırant Dink’in niçin ve kimler tarafından öldürüldüğü hususundaki
yaygın kanaati burada tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum
Hırant
Dink, 1915 te ve bu tarihe yakın bir zaman içerisinde Türkler tarafından
öldürüldüğü iddia edilen ve başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere
dünyada bir çok devlet tarafından kabul edilen ve atalarımızı soy kırımcı yapan
iddialarla ilgili önemli bilgilere ulaşmış
Deniliyor
ki birinci dünya savaşında 1 Milyon
Ereni’nin öldürüldüğü iddiaları doğru değil. Öldürüldüğü iddia edilen
Ermeniler, tehcire uğramamak için kılık ve kimlik değiştirip, ya Kürt olmuşlar,
ya da Alevi Kürt kılığına girmişler. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin her
kademesinde önemli makamlarda faaliyet göstermektedirler. Tam bu gibi
gizlenmişErmenileri açıklamak istediği bir zamanda, bu gibi gizlenmiş Ermeniler
tarafından öldürüldüğü söyleniyor.
PKK
ile çıkan çatışmalarda öldürülenlerin arasında sünnetsiz olanların olduğu, ya
da Türk vatandaşı olmayanların bulunduğu söyleniyor. Bu konuda Genel Kurmayın
elinde elbette bilgi ve belgeler vardır. Eğer bu bilgiler Halkımız ile
paylaşılırsa, kiminle bir savaş içinde olduğumuzu daha iyi anlar, ona göre
tetbir alırız.
Önemli
bir husus daha var.Kendini Kürt sanan çoğu vatandaşımızın,etnik köken olarak
aslında öz be öz Türk olduğu yönünde araştırmalar, bilgiler var.Şu anda ismini
hatırlamıyorum ama, muhtemelen 3-4 yıl kadar önce idi; bir televizyon kanalında
bir profesör, Türkiye’de etnik gruplarla ilgili olarak yazdığı kalın bir
kitaptan açıklamalar yapıyordu. Örneğin Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı ve
kendini Kürt sanan çoğu insanın, 150-200 sene önce Türk aşireti olduğunu,
isimleri ile ve harita üzerinde eski isimleri ile ortaya koydu. Kürtçe’yi de
sonradan öğrendikleri anlaşılıyor.
Ben
şahsen bu araştırmaların televizyon kanallarında ortaya konulup
tartışılmasından yanayım. Eğer bu yapılırsa, kendini Kürt sanan bir çok
vatandaşımız, Türk asıllı olduğunu anlar ve ayrılık-gayrılık yanlısı olmaktan
da vaz geçer.
Kürtlerin
ayrı bir ırk olmadığı, bilakis Türklerin bir kolu olduğunu ortaya koyanlar da
var. Örneğin birini ben söylemek istiyorum Yenisey anıtlarında Kürtlere hitaben
şöyle başlayan bir ifade var. Men Kürt İlhan Alp Urungu. Bu sözler bir Orta
Asya şivesidir.
Bence
Kürtler le ilgili bütün araştırmalar ortaya konmalı. Böyle bir hususu, birlik
ve beraberliğimizi sağlamak açısından önemli, ve gerekli buluyorum. Şimdi
tekrar Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’nın toplumu geren malum sözleri ve
nedenlerine dönüyorum
Sayın
Başbakan, Türkiye’de etnik kökenleri her fırsatta ortaya koyan, bu gibi
konuları sürekli kaşımaya çalışanlardan biri. Ve Türk olduğunu söylemediği gibi, bir Başbakan sıfatı ile de,içinde Türk
kelimesi bulunan kavramları kullanmamaya da, büyük bir özen gösteriyor. Ama
kendisi, adı Türkiye Cumhuriyeti olan bir ülkenin başında bulunuyor. Anayasaya
bağlılık konusunda da, yemin etmiş bir kişi. Bu itibarla mevcut yasalara
uymak,Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve beraberliğini korumak ta ona düşer. Bu
itibarla Sayın Dşbakan’ın Türk kelimesine neden bu kadar karşı olduğunu
anlamakta mümkün değil.
Milliyetinin
ne olduğunu en iyi, en doğru bir şekilde Sayın Başbakan’ın kendisi bilir. Bu
husus bizleri asla ilgilendirmez ama, yasalara uymalı, görevini yapmalı. Eğer
utandığı için, Türk kelimesini kullanmak istemiyorsa, adı Türkiye Cumhuriyeti
olan bir ülkeyi yönetmemeli, istifa etmeli
Kendisine
oy veren sade vatandaşlarımızın çosukları vatan borcu uğruna PKK ile girilen
çatışmalarda şehit düşerken,Sayın Başbakan’ın çocuklarını askere
göndermemesini, ya da para ödeyerek bu işten kurtarmasını, ayrıcavatan uğruna
ölen askerlerimizin kemiklerini sızlatırcasına, terörist başı ile yapılan
müzakereleri, Halkımıza bir saygısızlık olarak görüyorum
Şimdi
Sayın Başbakan’ın böyle bir sözü niçin sarfetmek gereği duyduğu konusunda, işin
başka boyutlarına değinmek istiyorum
Sayın
Başbakan bu sözleri, İmralı Adasıı'nda terörist başı Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerin son sürat devam ettiği, başta Barış ve Demokrasi Partisi
BDP Milletvekillerinin İmralı'ya gitmek için kuyruğa girdiği bir zamanda
yapılıyor olması, zamanlama açısından çok ilginç,
Siz
adına ister ulusalcı, ister vatansever, isterse milliyetçi deyin çok sayıda
vatandaşımızın, Hükümetin terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan
görüşmelerden ve İmralı trafiğinden rahatsız olduğunun Sayın Başbakan farkında.
Ve muhalefet cephesi her geçen gün, daha da genişlemekte
Böyle
bir olumsuz tablo karşısında Sayın Başbakan çok endişeli. Malum çıkışla, bir
yandan kendisine engel olarak gördüğü ulusalcı kesime Aba Altından Sopa
göstererek tehdit etmek isterken, diğer yandan kaybettiği, edeceğini düşündüğü
oyların yerine yenilerini koyabilmek için,, yine sözde Türkiye’yi terör
belasından kurtarabilmek adına,her fedakarlığı yapmak kararlılığında olduğunu
göstermek adına, terörist başı Abdullah
Öcalan ile yapılan pazarlıkları ve İmralı trafiği ni mazur gösterebilmek için,
her türlü tepkiyi de,göğüslediği mesajını vermek istemektedir.
Ve
her halukarda Sayın Başbakan, izlediği yolun tek çözüm yolu olduğu hususunda,
saf vatandaşlarımızı ikna etmeye, alıştırmaya çalıştığı da anlaşılmaktadır.
Bu
gibi kandırmacalar ve göz boyama ile, bazı saf vatandaşlarımız kandırılmaya
devam edilse bile, ben şahsen bu gibi oyunlarla, artık sonuç alınabileceği
kanaatinde değilim.
Bir
de yeni Anayasa çalışmalarının son aşamaya geldiği bir zamanda, AKP, BDP, Milli
İstihbarat Teşkilatı MİT yetkililerinin böyle bir zamanda İmralı Adasına malum
ziyaretleri sıklaştırmalarının asıl amacı da şudur:
Anayasa
da yapılacak temel değişikliklerde, terörist başı Abdullah Öcalan'ın onayını
almak. Bunlar daha ziyade, Anayasa'nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif
dahi edilemez maddeleri ile ilgili. Nedir bu Maddeler: Türkiye Cumhuriyeti
vatanı ve milleti ile bölünmez bir bütündür, Türk Bayrağı değiştirilemez,
başkent Ankara dır, resmi dil Türkçe dir gibi.Başka değiştirilmesi istenen
maddeler de var ama, asıl amaç; değiştirilemez bu maddeleri değiştirmek. Eğer
bu ana hükümler değiştirilebilirse, diğer bir çok hüküm, bu değişiklik
etrafında şekillendirilebilir.
İleri
Demokrasi ve Demokratik açılım söylemleri ile yola çıkıldığında, başta Sayın
Başbakan ve diğer Yetkililer, Demokratik açılımın ne olduğu hususunda eveleyip,
geveliyorlardı ve dillerinin altındaki baklayı çıkarnaya bir türlü cesaret
edemiyorlardı. Şimdi, yapılan tüm çalışmaların Abdullah Öcalan'ı parlatıp
demokrasi ve barış kahramanı yapıp, parlatmak, böylece hapisten kurtarıp,
Meclis'se girmesini sağlamak, bu arada, Anayasa'da yapılacak temel
değişiklikler ile, Türkiye Cumhuriyeti'nin federal bir yapıya geçmesine yasal
bir zemin oluşturmak
Bu
itibarla Sayın Başbakan'ın milliyetçilik çıkışları ile Halkımızın tepkisini
çeken bu son beyanatların da, daha önce planlandığı anlaşılan böyle bir hedefe
yönelik olduğunu söyleyebiliriz
Saygılarımla,
(Anayurt
Gazetesi 2 – 4 – 5 – 6 - 7 Mart 2013 Cumartesi – Pazartesi – Salı – Çarşamba –
Perşembe)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder