(B)
(1-2-3-4-5-6)
(1-2-3-4-5-6)
Mak. Yük. Müh.
Ahmet YALVAÇ
SAYIN BAŞBAKAN'IN YAPTIĞI, YAPMAK İSTEDİĞİ
HUSUS; ANAYASAL BİR SUÇTUR...
Sevgili
Anayurt Okurları, neyden bahsettiğimi anlamış olmalısınız;geçtiğimiz son hafta
içerisinde, İmralı Adası'ında terörist başı Abdullah Öcalan ile, Hükümet
Yetkilileri arasında yürütülen pazarlık görüşmelerinin bazı detaylarının
Milliyet Gazetesi'nde yayınlanması ile başlayan toplumdaki gerilim ile,
Başbakan Sayın Tayyip Erdğan'ın yapılanları savunmaya yönelik söz düellesu ve
bazı kesimlere tehditler savurması hakkında bir şeyler söylemek istiyorum
Milliyet
gazesi'nde yayınlanan bu haberi diğer
gazetelerde manşetlerine taşıyarak, Toplumun değişik kesimlerine haberin
ulaşmasını sağlamışlardır. Bu haberin ortaya çıkmasından bu yana, Televizyon
kanallarında da, kendi siyasi eğilimlerine bağlı olarak lehte, ya da aleyhte
yayınlar; yorumlar, yönlendirmeler yapılmaya başlanmıştır.
Bu
görüşmelerin bir şekilde yazılı ve görsel basında yer almasından ve Toplumun
tamamının bilgilenmiş olmasından en fazla telaşlanan, en fazla rahatsız olan
kişi ise, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Durumu Takke Düştü Kel
Göründü diye de özetleyebiliriz
Terörist
başı Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeleri; İleri demokrasi kılıfı ile, sözde
akan kanı durdurmak bahanesi ile,Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılması, vatan
topraklarının bölünüp parçalanması ile sonuçlanacak tavizlerin verilmesi, pazarlıkların yapılması
diye de adlandırabiliriz.
Anayasanın
değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez 4 ana maddesinin
değiştirilmesine yönelik çalışmaların, ya da bu maddelerin etrafında
dolaşılarak, Türkiye’nin üniter yapısını bozacak nitelikte değişikliklerin
yapılması talebinin de, terörist başı Abdullah Öcalan’dan geldiği ve ısrar
edildiği anlaşılmaktadır.
Bu
itibarla bu şartlar altında, yeni bir Anayasa hazırlamak ve bunu oylamaya
sunmak, ya da refaranduma sunmak, asla doğru bir şey değildir. Bu nedenle
Türkiye’de yeni bir siyasi denge oluşuncaya kadar, bu gibi çalışmalar derhal
durdurulmalıdır.
Bu
noktada nihai hedefi belli olan ve Türkiye’nin bölünüp parçalanmasına neden
olacak bu gibi görüşmeleri yapan ona destek olanlar; başta Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, MİT Görevlileri, BDP Milletvekilleri bir Anayasa suçu
işlemişlerdir ve işlemeye devam etmektedirler Bu gibi girişimlerin şimdi olmasa
da, ilerde hukuki gereği mutlaka yapılacak, ve siyasi sonuçları da mutlaka olacaktır.
Sayın
Başbakan bu görüşmelerin içeriğine değil de, nasıl sızdırıldığına çok
sinirleniyor ve köstebeği bulmaya çalışıyor!...
Herkese
şu hususu hatırlatmak isterim Günümüzde yanlış iş, yanlış hesap maalesef
gizlenemiyor mızrak çuvalda gizlenemez hale gelince, yanlış işler, yanlış
hesaplar bir şekilde ortaya çıkıyor.Bu konu da ustalık dönemine geçmiş olmak ta
işe yaramıyor.
Sayın
Başbakan suç üstü yakalanmıştır. Yapılmak istenen işin savunulacak bir yönü
yoktur. Sayın Başbakan’ın bu işin üzerinde duran basın mensuplarına, sivil
toplum örgütlerine ve bazı vatandaşlarımıza duyduğu öfkeyi ise, suçluluk
psikolojisi le, yapılanların örtbas edilmesine yönelik savunma ihtiyacı ve oy
kaybını önlemeye yönelik girişimler olduğunu da söyleyebiliriz.
Şimdi
konunun daha iyi anlaşılması için, Sayın Başbakan’nın konuşması ile, terörist
başı Abdullah Öcalan’nın taleplerinden bazı örnekler vermek istiyorum
4
Mart 2013 Pazartesi. Bazı gazetelerde yer alan haber. Başbakan Sayın Tayyip
Erdoğan Balıkesir’de Sivil Toplum Örgütleri ile yaptığı kahvaltılı toplantıda,
bir gazinin terörist başı ile müzakereler yapılmasından çok rahatsızız demesi
üzerine ,çok sinirlenmiş ve şöyle demiş:her önüne gelen gazi derneği, şehit
derneği kuruyor diye fırça atmış. Şimdi soruyorum bu, doğru bir iş mi?
Çocuklarına
askerlik yaptırmayan, daha doğrusu bedel ödeyerek çocuklarına vatan hizmeti
yaptırmayan bir Başbakan; bir gazinin, bir şehit ailesinin duygularını nasıl
anlayabilir?
Vatan
hizmeti kutsal bir görevdir. Gazilerimize ve vatan için evlatlarını kaybeden
şehit ailelerine, kırıcı, rencide edici sözler yerine, daha yumuşak, daha
teskin edici sözler kullanamaz mıydı? Aslında Sayın Başbakan bu gibi hoş
olmayan hareketleri hep yapıyor.
Sayın
Başbakan aynı toplantıda bu defasında da, yine basın mensuplarına hakaret
edercesine çatıyor, onları barış sürecine müdahale etmekle suçluyor. Şimdi
soruyorum;Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik faaliyetlere destek olmak;barış
süreci mi ki, bu konu da kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıkları
Halkımıza duyuran gazeteciler, suç işlemiş olsun?...
Eğer
Balıkesir’de kahvaltılı nalum toplantıda fırçayı yiyenler, anında toplantıyı
terk etselerdi, daha doğru bir hareket yapmış olurlardı
Abdullah
Öcalan’ın basına yansıyan sözlerinde bazıları:
Biz
İltidarı AKP’ye altın tepsi içinde sunduk. Ne affı?... Türkiye’de rejim
değişecek, Kürtler bağımsızlığa kavuşacak, hapistekiler de serbest kalacak
Abdullah Öcalan, yandaşlarına şu mesajı da vermeyi unutmuyor:Şimdilik özerklik
işimizi görür, kimseyi kuşkulandırmayın Sonrasında bağımsız bir Kürt devleti…
Şimdi
soru şu: bu gibi insanlarla barış nasıl sağlanacak?...
SAYIN BAŞBAKAN’IN KENDİNDEN İSTENENİ
YAPMAKTAN BAŞKA BİR ÇARESİ MAALESEF YOR
Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ne kadar bariş ve demokrasiden, insan haklarından
bahsederse etsin;yapılmak istenenin bir Truva Atı olduğu anlaşılmıştır.Ve tüm
bu işler Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik hareketlerdir ve perde arkasında
Amerika Birleşik Devletleri vardır. İmralı Adası’ında terörist başı Abdullah
Öcalan ile yapılan pazarlıkların arkasında Amerika Birleşik Devletleri’nin
olduğu da anlaşılmıştır.
Nihai
hedefi Türkiye’yi bölüp parçalamak olan bu tğr faaliyetlerin BOP kapsamında
yürütüldüğü de artık örneklerle görülmüş ve anlaşılmıştır. Ve Başbakan Sayın
Tayyip Erdoğan’da bu projenin Eş Başkanıdır. BOP’ta Eş Başkan olduğu, Sayın
Başbakan’ın klendi ifadesidir. AKP’nin BOP kapsamında Amerika tarafından kurdurulup,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteklenip, Başbakan yapılması da, BOP
kapsamında olmuştur. Bu hususun doğruluğu da, zaman içerisinde yaşanan ve
gelişen olaylardan anlaşılmıştır.
Bu
itibarla Sayın Başbakab’ın Amerika Birleşik Devletleri’nin talebini yerine
getirmekten başka bir çaresi yoktur. Ama Halkımız sadece Sayın Başbakan’ı
kurtarmak adına, Türkiye’nin bölünüp parçalanmasına göz yummak zorunda
değildir.
Sayın
Başbakan bundan sonrasında BOP Eş Başkanlığından ayrılmak istese bile, böyle
bir şey maalesef mümkün değildir. Aksi bir durumda Sayın Başbakan Amerika
Birleşik Devletleri tarafından anın da alaşağı edilir.BOP Eş Başkanlığı, Sayın
Başbakan’ın kendi tercihidir.
Eğer
Sayın Başbakan bir yolunu bulup,
Başbakanlıktan ayrılmanın yollarını düşünmeye başlarsa, başka bir siyasi oluşum
olursa belki az bir hasarla kurtulabilir.
AKP MİLLETVEKİLLERİNE
DÜŞEN GÖREV
Ben
Şahsen AKP’nin içinde de, vatansever Milletvekillerinin olduğunu biliyorum.
Millet vekili seçilmek, akabinde Bakan olup hizmet vermek umudu ile, AKP
saflarında yer almış insnlar olabilir. Ama ben AKP’nin içinde de, Sayın
Başbakan’nın tutumundan ve nihayetinde basına yansıyan PKK-Hükümet görüşmesi ve
pazarlıklarından rahatsızlık duyan çok sayıda Milletvekilinin olduğu
söyleniyor. Bu sayının 40 kadar olduğu basında yer aldı. Ama gerçek sayının 68
olduğunu söyleyenler de var. Bu son rakam bana daha doğru gibi geliyor. Zira şu
anda AKP’nin içinde57 Merkez Sağ kökenli Milletvekilinin olduğu söyleniyor.
Durum böyle olunca 68 sayısı daha mantıklı geliyor. Demek istediğim husus şudur
Eğer
beklendiği üzere, bir gurup Milletvekili AKP’den kopar, bağımsız olurlarsa,
Anayasa oylamasında, toplam 330 sayısına da, ulaşılamaz Böylece yapılmak
istenen yasal değişiklik te yapılamaz;Türkiye’de bu vesile büyük bir beladan
kurtulmuş olur.
Böyle
bir durumda Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’da büyük bir yükten, büyük bir
sorumluluktan kurtulmuş olur.
Zira
böyle bir durumda, Amerika Birleşik Deletleri’ne çok zorladım ama, başaramadım
der, ve böylece sorumluluktan da, bir şekilde sıyrılmış olur. Böylesi bir
durum, Sayın Başbakan için daha hayırlıdır.
SAYIN BAŞBAKAN TOPLUMDAKİ UYANMAYI GÖRMELİ VE İNADINDAN VAZ
GEÇMELİ
Sayın
Başbakan yaşananlardan, bazı yazılı ve görsel basını ve mensuplarını sorumlu
tutsa bile, bu doğru değil. Zira çoğu kesim Sayın Başbakan’ın herkesi
azarlamasının doğru olmadığını yazıyor ve söylüyor ama, Sayın Başbakan bu
söylenenleri hiç dinliyor mu? Sonun da bazı insanlar düşük eğimli olsalar bile,
olup bitenleri anlıyor ve bu yüzden desteklerini çekiyorlar.
Sayın
Başbakan her zaman kömürle, çeşitli gıda ve para yardımı ile yoksul, Dindar ve
düşük eğitimli bazı vatandaşlarımızın oylarını almaya devam edeceğini
sanıyorsa, bu konuda da, yanıldığını söylemek zorundayım Bu yöntemin bu güne kadar etkili olduğunu söyleyebilirim
ama bundan sonrası için bir şey söyleyemem. Buna sebeb te, Sayın Başbakan’ın
kendisi.
Herkesi
aptal yerine koyar, bildiğini okumaya devam edersen sonuçlarına da
katlanmalısın
Habur’da
teröristleri bayram havası içinde kim karşıladı?
Oslo’da,
İmralı Adasında teröristlerle pazarlıkları kim yaptı?
Tğrk
Milliyetçiliğini, Kürt Milliyetçiliğini, Arap Milliyetçiliğini kim ayaklarımın
altına alıyorum dedi?
Siz
bir Başbakan olarak buna bir kılıf uydurmaya çalışabilirsiniz, Türkiye’nin
menfaati için bunu söylemek zorunda olduğunuza vurgu yapmak istemiş
olabilirsiniz. Ama ya sade vatandaş bunun doğru olmadığının farkına varır, ya
da, seni ayağımın altına alır ezerim şeklinde anlarsa, o zaman ne
yapabilirsiniz.Sizin aptal yerine koyduğunuz sade Halk bir ayaklanırsa,bunun
önünde hiçbir kuvvet duramaz!.
Türkiye’yi
Suriye bataklığına kim soktu?
Gaziantep,
Şanlı Urfa, Akçakale ve Güney sınırımızdaki diğer yerleşim yerlerinde yaşanan
Suriyeli krizi,güvenlik sorunu, ticaretin durmasının ne anlama geldiğini, diğer
yerlerdeki insanlar uzakta oldukları ve yandaş basında üzerinde durmadığı için,
fazla etkilenmemiş olabilirler ama, sınırımızda yaşayan bu insanlarımızın sade,
ya da değil, olup bitenleri görüp anlamadığını mı sanıyorsunuz?
Ama
vurgulamaya çalıştığım üzere, bütün vatandaşlarımızı rahatsiz edecek çok
hatalar yapıyorsunuz
Millet
işsiz, aç perişan iken, Suriyelilere onca masrafı, kim yaptı?
Türkiye’yi
Suriye!ye mudahale etmek için sürekli
kışkırtan, siyasilerin sürekli sırtını sıvazlayan;aslansın, kaplansın diye
yağlayıp ballayan Amerika Birleşik Devletleri mi, yoksa diğer Batılı devletler
mi karşıladı, 100 Milyonlarca masrafı? Hayır, yoksul Türk Halkı karşıladı…
Seyahatlerinizde
kullanmak için Milyar Dolarlarla ifade edilen lüks uçak filosunu siz kurdunuz
Bütün
bunları da mı basın mensupları, ya da başka birileri yaptı?
Eğer
birileri bu Milleti aptal yerine koyarsa, aptal yerine konanlar, bir gün
beklenmedik bir zamanda bir tokat atarlarsa, hiç kimse şaşırmasın!
DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA VE CAMİ İMAMLARINA MARUZATIMDIR…
Öncelikle
Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr Sayın Mehmet Görmezler için bir şeyler söylemek
istiyorum Sayın Hocam, insanlarımıza Suriye’ye yiyecek, içecek, gibi gıda
maddeleri ile,giyecek temizlik maddeleri…vs,gibi ihtiyaç maddeleri göndermek
istediğinizi belirterek, Halkımıza yardım çağrısında bulundunuz.İhtiyaç
maddeleri ile dolu olan ve Suriye sınır kapısında bekleyen16 Tırın
görüntülerini televizyon ekranlarında gördük Bizim Milletimiz yardım severdir,
düşkünlere yardım etmeyi her zaman sever. Böyle bir husus, İslam Dini’nin de
bir gereğidir. Bu açıdan baktığımızda, yaptığınız doğru. Ama Türkiye’yi durup
dururken Suriye’nin işlerine karıştıran, emperyalist devletlerle birlikte
hareket eden, bu itibarla hem Türk Halkını, hem de Suriye Halkını perişan eden
siyasiler için de bir şeyler yapmalısınız, bir şeyler söylemelisiniz!
Toplanan
bu yardım malzemelerinin kime ve nasıl dağıtılacağı hususnda benim ciddi
endişelerim vardı. Nihayet düşündüklerimden bazıları gerçek oldu. Yardım
malzemelerinin birileri tarafından çalınıp satıldığı haberlerini, yine
televizyon ekranlarından gördük…
Sayın
Höcam, lütfen insanların kafasında acaba soruları oluşturmayın ve siyasilerin
emellerine de alet olmayın…
Şimdi
de Cami imamları için bir şeyler söylemek istiyorum:
Sayın
Hocalar, ben inançlı bir Müslümanım. Cuma günleri namazda hep, namazın ve orucun,
zekatın faziletlerinden, anaya, babaya saygıdan ve buna benzer Dini konulardan
bahsediyorsunuz. Bunların hepsi doğru güzel de; yeterli değil, günlük
sorunlardan da biraz bahsedin.
Türkiye
bölünme tehlikesi ile karşı karşıya. Topraklarımıza, şehitlerimize, bayrağımıza
sahip olmamız gerektiğinden de bahsedin biraz.Bir şeyler yapın, bir şeyler
söyleyin lütfen!...
Ben
Kahraman Maraşllıyım. Vatan için göğsünden yaralan ve ölümden dönen bir gazinin
torunuyum. Size Maraş kalesinde Fransız bayrağının gönderden nasıl indirilip,
yerine Türk bayrağının yeniden nasıl çekildiğini anlatmak istiiyorum
Bir
Cuma günü namaz için Ulu Camiye gelenler, kalede Fransız bayrağının
dalgalandığını görüyorlar. Cami imamı şöyle diyor. Ey Cemaat, kalede Fransız
bayrağı dalgalanırken, bizlerin burada namaz kılması caiz değildir diyor. Ve
bunun üzerine Cemaat Allah Allah sesleri ile kalenin bayırlarına tırmanıyor, ve
Fransız bayrağ gönderden indiriliyor, yerine Türk bayrağı yeniden çekiliyor.
Ondan sonra Cuma namazı kılınıyor.
Diyeceğim
şudur: Gün bu gündür. Bu gün vatanımıza sahip çıkma günüdür, emperyalist
devletlere ve onun emellerine karşı çıkma günüdür. Sizlere ancak bu yaraşır.
Biz
tarihe yön vermiş asil bir Milletin
torunlarıyız. Bizlere emperyalist devletlerin peşinde koşmak, onların
oyunlarına alet olmak asla yaraşmaz!...
Saygılarımla,
(Anayurt Gazetesi 11 – 12 – 13 – 14
– 15 - 16 Mart 2013 Pazartesi – Salı – Çarşamba – Perşembe – Cuma -
Cumartesi)
***
TÜRKİYE'DE SİYASİ DENGE NASIL SAĞLANIR?
(B)
(7–8–9–10–11-12)
(7–8–9–10–11-12)
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
VATANDAŞLARIMIZ MİLLETVEKİLLERİNE FAKS ÇEKMELİ YA DA MAİL
GÖNDERMELİ
Sevgili
Anayurt Okurları, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP'ye oy verenler de dahil,
vatandaşlarımızın büyük bir kısmı, Hükümetin terörist başı Abdullah Öcalan ile
yapılan pazarlıkların ortaya çıkmasından, arkasından BDP li bazı
Milletvekillerinin Kuzey Irak'ta Kandil Dağı'nda PKK'nın 2 Numaralısı Murat
Karayılan'ın başkanlığı altında objektiflere poz vermesine çok öfkeli
Başbakan
Sayın Tayyip Erdoğan, terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde
alınan kararları kimin sızdırdiğinı bulacağını söylüyor ama, vatandaşlarımız
kimin sızdırdığı ile ilgilenmiyor. Onları ilgilendiren böyle pazarlıkların niye
yapıldığı, yapılmak istendiğidir Halkımızın öfkesi bu yüzden
Sayın
Başbakan içerik konusunda bu güne kadar bir açıklama yapmış değil.Yapacağını da
hiç sanmıyorum. Söylediği klasik sözleri artık herkes biliyor. Akan kanın
durdurulması, Analar ağlamasın…gibi.Vatandaşlarımızın önemli bir kısmı, bu gibi
sözlerin bir aldatmaca olduğunu, yapılmak istenenin, Türkiye’yi bölüp
parçalamaya yönelik olduğunu artık anlamaya başladı.Zira yapılan bütün
pazarlıklara rağmen, kan da durmuyor, Analar da ağlamaya devam ediyor
Halkımız
aydınlanmaya, bilinçlenmeye başladı; terörün, teröristlerle müzakere edilerek
önlenemeyeceğini örneklerle gördü ve anladı. Teröristlerle niçin mücadele
edilmediği, edilmek istenmediğinin de, nedenlerini gördü ve anladı
Belli
ki Sayın Başbakan, kelime oyunları ile Halkımızı kandırabileceğini sanıyor.
Artık ustalık dönemine geçmiş olmasının da, bir yarar sağlayacağı kanaatinde
değilim
Sanal
alemde ki yazışmalardan ve Halkımızın arasında dolaşırken, Hükümetin açılım-
saçılım altında yürüttüğü faaliyetlerden, Halkımızın çok rahatsız olduğunu
gözlemliyorum. Bu itibarla yazdıklarım, söylediklerim, aynı zamanda bu
gözlemlerim ile de ilgili
Sanal
alemdeki yazışmalarda, duyarlı ve vatansever bir çok vaıandaşımız, bu olayların
muhataplarına çok kızıyorlar ama, birileri bir şeyler yapsın diye de, aslında
çaresizliklerini de ortaya koyuyorlar.Yani nasıl bir tepki konulacağı husunda
kafalar karışık. Tabiki bu gibi konularda, benim de fikrimi öğrenmek
istiyorlar.Ben de bunun üzerine, etkin bir çözüm yolu olarak bu başlığı atma
gereğini duydum
Sayın
Başbakan bu son gelişmelerden önce de, Türk Milliyetçiliğini de, ayaklarımın
altına alıyorum demişti..Böyle bir yaklaşıma Halkımız büyük bir tepki
göstermişti. Henüz bu sözün kızgınlığı geçmeden, bu sefer de, İmralı Adası’nda
terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan malum pazarlıkların detayları ortaya
çıktı. BDP li Milletvekilleri Kandil’de PKK’nın2 Numarası Murat Kara Yılan’la
buluştu. En son gelişme de, PKK’nın 2 yıldır Kandil’de esir tuttuğu asker ve
sivil tutsaklar serbest bırakıldı.
Ard
arda yaşanan bu gelişmelerden Halkımızın nezdinde puan kaybettiğinin Sayın
Başbakan da farkında.Böyle zor durumlarda Sayın Başbakan’ın sürekli anketler
yaptırdığı bilinen bir husus.Ama vatandaşlarımızın rahatsızlıklarını ve
önerilerini doğrudan Milletvekillerine faks çekerek, ya da mail göndererek
ortaya koymaları, firmaların anket yapmalarından daha etkili, daha kestirme bir
yoldur.Ben böyle bir metot ta, vatandaşlarımızın ne yazabilecekleri hususunda
bir şeyler söylemek istiyorum
Yaşanan
gelişmeleri üst üste koyduğunuz zaman, her şeyin bir plan dahilinde yürütüldüğü
anlaşılıyor.
Son
halkanın ise, bir Anayasa değişikliği ile, bölünmeye zemin hazırlanmak olduğu ,
görülmeye anlaşılmaya başlandı Ben şahsen bu konularda çok yazdım Şimdi
vatandaşlarımızın Milletvekillerine faks çekmeleri, ya da mail göndermeleri
konusuna geliyorum
AKP
Hükümeti ve özellikle de Sayın Başbakan, Halkımızın rahatsızlığına, hassas
olduğu konulara, tepkisine kulak kapatmak istiyorsa, ya da bu gibi hususları
hafife alıyorsa, almak istiyorsa, bu kendilerinin bileceği bir iş. Ama bu gibi
hususların mutlaka siyasal bir sonucu olacağı kanaatindeyim
Sayın
Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan da dahil, tüm Milletvekilleri Türkiye
Cumhuriyeti’nin birlik ve beraberliğini, koruyup kollamak, bu konuda gereğini
yapmakla yükümlüdürler. Ayrıca bu gibi konularda Anayasaya bağlılık konusunda,
namus ve şerefleri üzerine yemin etmişlerdir .Dolayısı ile, bu işin muhatapları
görevini yapmıyorsa, iş Millete düşüyor demektir.
Sorunun
çözümü büyük ölçüde AKP
Milletvekillerinin tutum ve davranışlarına bağlı. AKP li Sayın Milletvekilleri,
Sayın Başbakan’ın düşüncelerine tamamen katılmasalar bile, Milletvekili
seçilebilmek, bir Bakan olup hizmet verebilmek adına, AKP saflarında yer almış
olabilirler. Bu hususu fazla yadırgamıyorum. Örneğin bu gün AKP’nin içinde 57
Milletvekilinin Merkez Sağ kökenli olduğu biliniyor. Başta bu gibiler olmak
üzere, tüm Milletvekillerinin, Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünün
koruması hususunda görevlerini yapmaya davet ediyorum. Ve Sayın
Milletvekillerinin görevlerini yapmalarını bekliyorum Kestirme yoldan önerim
şu:
Eğer
AKP li bir grup Milletvekili örneğin, Merkez Sağ kökenliler AKP den istifa edip
bağımsız kalırlarsa, sorun kendiliğinden çözülür. Böyle bir durumda, Anayasa
çalışmaları, daha oylamaya geçilmeden gündemden düşer. Ve diğer bütün önemli
konuları salim kafa ile düşünmek için bir zemin de hazırlanmış olur. Böyle bir
husus, Türkiye’nin normalleşmeye geçmesi için de, bir başlangıç olur.
Şimdiki
hali ile de, yeni Anayasanın oylanmasında, referanduma sunabilme şartı olan 330
kabul oyunun sağlanamayacağı anlaşılıyor.
Eğer
Milletvekilleri, gerçekten Milletin vekili ise, nasıl seçilmiş olurlarsa
olsunlar; özellikle zor zamanlarda Milletin sesine kulak vermelidirler.
Eğer
bir grup Milletvekili AKP’den istifa etmezse, oylamada red oyu kullanmalı,
böylece bölünmenin önüne geçmelidirler.
Şimdi
vatansever ve duyarlı vatandaşlarımızın, faks, ya da mailde ne yazacakları
hususuna geliyorum
Eğer
bu gibi vatandaşlarımız, Milletvekillerine çekecekleri faks, ya da
gönderecekleri mailde; rahatsızlıklarını ortaya koyduktan sonra, ya
Partilerinden istifa etmeleri, ya da Anayasa oylamasında red oyu kullanmalarını, özellikle
vurgulamalıdırlar.Bu konuda duyarlı vatandaşlarımızı da, görevlerini yapmaya
davet ediyorum
Sayın
Milletvekillerinin Meclis’teki faks numaraları ile, mail adreslerinin bir
şekilde öğrenilebileceğini belirtmek istiyorum
Burada
şu hususu da, özellikle vurgulamak istiyorum:
Benim
hiçbir Siyasetçiye karşı, kişisel bir kinim ya da bir hesabım yok. Olamaz da
zaten. Görevini yapmak isteyen, gidişattan Türkiye adına kaygı duyan bir
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yazıyorum, bütün bunları.
HALKIMIZ AÇ, GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE:
YENİ ANAYASA ÖNCELİKLİ
SORUNUMUZ DEĞİL.
Halkımız,
elektrik, su doğal gaz gibi temel ihtiyaç maddeleri ile, yemeye içmeye doğru
dürüst para yetiştiremiyor. Oy avcılığı ile, yeşil kartın yaygınlaştırılması
sonrasında, Sosyal Güvenlik Kurumu SGK’dan maaşlarını alan Memur, İşçi, ya da
Bağ Kurluların sağlık hizmetlerinden yararlanmalarında katkı payı adı altında
yapılan kesintiler nedeni ile, bu gibi emeklilerin aldığı maaş kuşa döndü.
Emekliler geçinemez oldu. Çalışan insanlarımız da öyle
Çalışan,
ya da emeklilerden önceki Hükümetler zamanında sağlık hizmetleri için katkı
payı adı altında para kesilmiyordu. Bu iş, AKP zamanında başladı.Aslında bu
gibi kesintilerin yapılmaması lazım.En azından bu konuda muhalefetin kafa
yorması, Hükümeti sıkıştırması lazım.Bu gibi konularda, gelişmiş ülkelerdeki
uygulamalar da,araştırılmalı, en uygun çözüm ortaya konulmalıdır..
Ben
enerji uzmanı bir Makine Yüksek Mühendisiyim .Enerji Bakanlığı Termik
Santraller İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı EÜAŞ Genel Müdürlüğü’nden
emekliyim.Hayatım termik santrallerde ve kömür ocaklarında çalışma ve
araştırmalarla geçti. Araştırmalarım kitaplara girdi Bilgi ve tecrübelerimi
televizyonlarda ve Köşemde Halkımızla paylaştım Israrla elektrik birim
fiyatlarının minimum % 50 ucuzlatılabileceğini söylüyorum. İspanya, Portekiz,
Fransa Türkiye’den 2500-3000 Kilometre daha uzakta olmasına rağmen onlar, aynı
Rus doğal gazını bizden daha ucuza kullanıyorlar Aslında bu bir skandal Bu
bilgileri 24 Nisan 2012 de Halk TV’de söyledim. Bu bilgilerin toplumda büyük
bir kabul gördüğünü, program sonrası bana açılan telefonlardan ve gönderilen
maillerden anladım. Ama bu bilgilerden yeterince yararlanıldığını ve gereğinin
yapıldığını maalesef söyleyemeyeceğim. Buna başta Hükümet Yetkilileri,
Muhalefet Partileri, Sivil Toplum Örgütleri de, dahil. Halkımızın kendi
sorunlarına sahip çıkmadığı da, işin ayrı bir boyutu. Bu sorun mutlaka aşılmalı.
Bu
gibi durumlarda da eğer;vatandaşlarımız yollara dökülmese alanları doldurmasa
bile, en azından, Milletvekillerine ve Hükümeti idare edenlere faks ve mail
göndererek, uygulamayı protesto edebilirler. Eğer Halkımız, böyle durumlarda
tepkisini demokratik haklarını, en azından bu şekilde kullanırsa ve bu katılım
yüksek olursa, Siyasiler bunu mutlaka dikkate alır,almak zorundadır. Eğer
dikkate almazlarsa, Halkımız onları seçimlerde deliğe süpürmesini de,
bilmelidir
Türkiye’yi
idare etmekte olan AKP İktidarının bilgisizliği, beceriksizliği, ya da kendi
siyasal çıkarları uğruna Ülkemizi bölünmenin eşiğine getirmiş olmasından
kurtarrmanın en kestirme yolu, başlıkta da vurguladığım üzere, Halkımızın
memnuniyetsizliklerini gelişen iletişim imkanlarından yararlanarak özellikle de
AKP Milletvekillerini faks , ya da mail yağmuruna tutarak ikaz etmeleri, en
kestirme yoldur
Halkımız
unutmasın ki, siyasi iktidarlar, Türkiye’nin sorunlarını çözmek için sizlerden
oy istemişlerdir. Ve sorunları çözmekle yükümlüdürler İnsanları azarlamakla, ya
da kömür, yiyecek, içecek gibi ihtiyaç maddeleri dağıtmakla, ya da nakti yardım
yapmakla iktidar olunamayacağını herkes bilmeli, anlamalı Bu gibi
siyasetçilerin söylem ve eylemlerine asla itibar etmemeli…
Halkımızın
muasır medeniyetler seviyesine çıkmasında esas olan husus, insanlarımıza balık
vererek, onları hazıra alıştırmak, onları tembelliğe alıştırmak değildir ve
olmamalıdır da Esas olan, insanlarımıza iş imkanları yaratmak, onlarıa kendi
ayaklarının üstünde nasıl duracağının yollarını göstermektir
Hükümetin
Suriye konusuna balıklama atlaması sonucu, bütçe açığı da patladı. Açık kendi
vatandaşlarımızdan zam yolu ile kapatılmaya çalışılıyor. Yaşam şartları
tahammül edilemez bir hal aldı.
Suriye
konusu sırtımızda büyük bir kambur. Şu anda Türkiye’deki Suriyelilerin
sayısının 500 Bin olduğu söyleniyor.Bunların masrafı, halkımızdan toplanan
vergilerle, yapılan zamlarla karşılanıyor. Türkiye’yi Suriye krizine bulaştıran
Amerika Birleşik Devletleri’nin, ya da Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın
yaptığı parasal katkı, Türkiye’nin yaptığının yanında, Devede Kulak misali
olduğu söyleniyor. Ne biçim dış siyaset
bu. Bu hususu herkesin görmesi anlaması lazım
Sayın
Başbakan’ın Suriye konusuna balıklama atlaması ile, Rusya ve İran gibi
komşularımız ile de ilişkilerimiz bozuldu .Bu bozulmadan ticari
ilişkilerimiz de zarar gördü,
gelirlerimiz azaldı. Bu gibi hususlar da, bütçenin açık vermesinde önemli bir
faktör
Malatya
Kürecik’ te kurulan Amerikan radar üssü ve Patriot füzelerinin Türkiye’de
konuçlanması ile, Rusya ve İran’ı da karşımıza aldık, güvenliğimizi tehlikeye
soktuk Tabi ki buna komşumuz olmasa da, Çin, Hindistan, Türki
Cumhuriyetleri gibi, Rusya, İran gibi,
Şanghay grubuna dahil olan siğer
devletleri de karşımıza almış olduk
Suriye
sınırımızda, sınır güvenlik hizmetlerinin azaltılması, ya da sınırımızın
tamamen boşaltılması neticesinde, Türkiye yol geçen hanına döndü, terör
faaliyetleri artı.
Güney
sınırımızda ki yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlarımızın can güvenliği
kalmadığı, huzurlarının bozulmasından başka, Suriye ile ticaretimizin
sıfırlanması ile, hem oradaki vatandaşlarımızın işleri bozuldu, hem de
Türkiye’nin ekonomisinin bozulmasına neden olundu
Malatya-
Kürecik’te ki Amerika Birleşik Devletleri’ne ait radar üssü ile sözde
Türkiye’yi koruma adına getirtilen ve Türkiye’de konuçlandırılan Patriot füze
bataryaları ile, bunları çalıştıracak personelin Türkiye’de görev yapmaları
hususunda önce Meclis’ten onay alma
gereği bile dutulmadı
Patriot
bataryalarının bedelleri ile, bu bataryaları çalıştıracak personelin
masraflarının da, Türkiye tarafından karşılanacağı söylendi
Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’a süikast yapılacak iddiaları ile,Türkiye’nin
savaş pilanlarının bulunduğu kozmik odaya girildi
Sonrasında
bu planlar ortaya saçıldı. İlgisiz insanların, ya da düşmanlarımızın eline
geçti.
PKK
ile mücadele eden Komutanlar, ünlü bilim adamları, 4 Milletvekili ve çok sayıda
Gazeteci de, hala içeride.
Siyasal
hesaplar uğruna TSK’nın vatansever değerli komutanları Amerika Birleşik Devletleri
karşıtı oldukları için tasfiye edildi. Orduya komuta edecek tecrübeli komutan
kalmadı
100
Kadar savaş pilotunun Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmalarına zemin
hazırlandı.
Şu
anda Deniz Kuvvetlerine Komuta edecek Bahriyeli Komutanın kalmadığı da
söyleniyor.
Eğer
bir savaş çıksa, nice olur halimiz.
Ve
en önemlisi Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, BOP Eş Başkanı olduğunu, her vesile
söylüyor.
Sayın
Başbakan’ın başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere yabancı devletlere ne gibi taahhütlerde
bulunduğunu bilmiyoruz Bu husus öncelikle soruşturulmalıdır.
16
Adamız 2004 ten itibaren, Yunanistan tarafından işgal edildiği söyleniyor. Ama
iktidar, muhalefet Milletvekillerinin soru önergelerine cevap bile vermek
istemiyor.
Bu
hususların çoğunu daha önceleri de yazdım, şimdi tekrar vurgu yapmış oldum
Bu
itibarla şu anda Türkiye’nin acil sorunu, yeni bir Anayasa değildir.Acilen
yapılacakları yukarıda sıraladım,Halkımıza saygılarımla arz ediyorum
(Anayurt
Gazetesi 18-19-20-21-22-23 Mart 2013
Pazartesi-Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma-Cumartesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder