17 Ocak 2014 Cuma

TÜRKİYE'DE SİYASİ DENGE NASIL SAĞLANIR?.. (B)

TÜRKİYE'DE SİYASİ DENGE NASIL SAĞLANIR?
(B)
(1-2-3-4-5-6)
                                   Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
            SAYIN BAŞBAKAN'IN YAPTIĞI, YAPMAK İSTEDİĞİ HUSUS; ANAYASAL BİR SUÇTUR...
            Sevgili Anayurt Okurları, neyden bahsettiğimi anlamış olmalısınız;geçtiğimiz son hafta içerisinde, İmralı Adası'ında terörist başı Abdullah Öcalan ile, Hükümet Yetkilileri arasında yürütülen pazarlık görüşmelerinin bazı detaylarının Milliyet Gazetesi'nde yayınlanması ile başlayan toplumdaki gerilim ile, Başbakan Sayın Tayyip Erdğan'ın yapılanları savunmaya yönelik söz düellesu ve bazı kesimlere tehditler savurması hakkında bir şeyler söylemek istiyorum
            Milliyet gazesi'nde  yayınlanan bu haberi diğer gazetelerde manşetlerine taşıyarak, Toplumun değişik kesimlerine haberin ulaşmasını sağlamışlardır. Bu haberin ortaya çıkmasından bu yana, Televizyon kanallarında da, kendi siyasi eğilimlerine bağlı olarak lehte, ya da aleyhte yayınlar; yorumlar, yönlendirmeler yapılmaya başlanmıştır.
            Bu görüşmelerin bir şekilde yazılı ve görsel basında yer almasından ve Toplumun tamamının bilgilenmiş olmasından en fazla telaşlanan, en fazla rahatsız olan kişi ise, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Durumu Takke Düştü Kel Göründü diye de özetleyebiliriz
            Terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeleri; İleri demokrasi kılıfı ile, sözde akan kanı durdurmak bahanesi ile,Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılması, vatan topraklarının bölünüp parçalanması ile sonuçlanacak  tavizlerin verilmesi, pazarlıkların yapılması diye de adlandırabiliriz.
            Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez 4 ana maddesinin değiştirilmesine yönelik çalışmaların, ya da bu maddelerin etrafında dolaşılarak, Türkiye’nin üniter yapısını bozacak nitelikte değişikliklerin yapılması talebinin de, terörist başı Abdullah Öcalan’dan geldiği ve ısrar edildiği anlaşılmaktadır.
            Bu itibarla bu şartlar altında, yeni bir Anayasa hazırlamak ve bunu oylamaya sunmak, ya da refaranduma sunmak, asla doğru bir şey değildir. Bu nedenle Türkiye’de yeni bir siyasi denge oluşuncaya kadar, bu gibi çalışmalar derhal durdurulmalıdır.
            Bu noktada nihai hedefi belli olan ve Türkiye’nin bölünüp parçalanmasına neden olacak bu gibi görüşmeleri yapan ona destek olanlar; başta Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, MİT Görevlileri, BDP Milletvekilleri bir Anayasa suçu işlemişlerdir ve işlemeye devam etmektedirler Bu gibi girişimlerin şimdi olmasa da, ilerde hukuki gereği mutlaka yapılacak, ve siyasi sonuçları da mutlaka olacaktır.
            Sayın Başbakan bu görüşmelerin içeriğine değil de, nasıl sızdırıldığına çok sinirleniyor ve köstebeği bulmaya çalışıyor!...
            Herkese şu hususu hatırlatmak isterim Günümüzde yanlış iş, yanlış hesap maalesef gizlenemiyor mızrak çuvalda gizlenemez hale gelince, yanlış işler, yanlış hesaplar bir şekilde ortaya çıkıyor.Bu konu da ustalık dönemine geçmiş olmak ta işe yaramıyor.
            Sayın Başbakan suç üstü yakalanmıştır. Yapılmak istenen işin savunulacak bir yönü yoktur. Sayın Başbakan’ın bu işin üzerinde duran basın mensuplarına, sivil toplum örgütlerine ve bazı vatandaşlarımıza duyduğu öfkeyi ise, suçluluk psikolojisi le, yapılanların örtbas edilmesine yönelik savunma ihtiyacı ve oy kaybını önlemeye yönelik girişimler olduğunu da söyleyebiliriz.
            Şimdi konunun daha iyi anlaşılması için, Sayın Başbakan’nın konuşması ile, terörist başı Abdullah Öcalan’nın taleplerinden bazı örnekler vermek istiyorum
            4 Mart 2013 Pazartesi. Bazı gazetelerde yer alan haber. Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan Balıkesir’de Sivil Toplum Örgütleri ile yaptığı kahvaltılı toplantıda, bir gazinin terörist başı ile müzakereler yapılmasından çok rahatsızız demesi üzerine ,çok sinirlenmiş ve şöyle demiş:her önüne gelen gazi derneği, şehit derneği kuruyor diye fırça atmış. Şimdi soruyorum bu, doğru bir iş mi?
            Çocuklarına askerlik yaptırmayan, daha doğrusu bedel ödeyerek çocuklarına vatan hizmeti yaptırmayan bir Başbakan; bir gazinin, bir şehit ailesinin duygularını nasıl anlayabilir?
            Vatan hizmeti kutsal bir görevdir. Gazilerimize ve vatan için evlatlarını kaybeden şehit ailelerine, kırıcı, rencide edici sözler yerine, daha yumuşak, daha teskin edici sözler kullanamaz mıydı? Aslında Sayın Başbakan bu gibi hoş olmayan hareketleri hep yapıyor.
            Sayın Başbakan aynı toplantıda bu defasında da, yine basın mensuplarına hakaret edercesine çatıyor, onları barış sürecine müdahale etmekle suçluyor. Şimdi soruyorum;Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik faaliyetlere destek olmak;barış süreci mi ki, bu konu da kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıkları Halkımıza duyuran gazeteciler, suç işlemiş olsun?...
            Eğer Balıkesir’de kahvaltılı nalum toplantıda fırçayı yiyenler, anında toplantıyı terk etselerdi, daha doğru bir hareket yapmış olurlardı
            Abdullah Öcalan’ın basına yansıyan sözlerinde bazıları:
            Biz İltidarı AKP’ye altın tepsi içinde sunduk. Ne affı?... Türkiye’de rejim değişecek, Kürtler bağımsızlığa kavuşacak, hapistekiler de serbest kalacak Abdullah Öcalan, yandaşlarına şu mesajı da vermeyi unutmuyor:Şimdilik özerklik işimizi görür, kimseyi kuşkulandırmayın Sonrasında bağımsız bir Kürt devleti…
            Şimdi soru şu: bu gibi insanlarla barış nasıl sağlanacak?...
            SAYIN BAŞBAKAN’IN KENDİNDEN İSTENENİ YAPMAKTAN BAŞKA BİR ÇARESİ MAALESEF YOR
            Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ne kadar bariş ve demokrasiden, insan haklarından bahsederse etsin;yapılmak istenenin bir Truva Atı olduğu anlaşılmıştır.Ve tüm bu işler Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik hareketlerdir ve perde arkasında Amerika Birleşik Devletleri vardır. İmralı Adası’ında terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan pazarlıkların arkasında Amerika Birleşik Devletleri’nin olduğu da anlaşılmıştır.
            Nihai hedefi Türkiye’yi bölüp parçalamak olan bu tğr faaliyetlerin BOP kapsamında yürütüldüğü de artık örneklerle görülmüş ve anlaşılmıştır. Ve Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’da bu projenin Eş Başkanıdır. BOP’ta Eş Başkan olduğu, Sayın Başbakan’ın klendi ifadesidir. AKP’nin BOP kapsamında Amerika tarafından kurdurulup, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteklenip, Başbakan yapılması da, BOP kapsamında olmuştur. Bu hususun doğruluğu da, zaman içerisinde yaşanan ve gelişen olaylardan anlaşılmıştır.
            Bu itibarla Sayın Başbakab’ın Amerika Birleşik Devletleri’nin talebini yerine getirmekten başka bir çaresi yoktur. Ama Halkımız sadece Sayın Başbakan’ı kurtarmak adına, Türkiye’nin bölünüp parçalanmasına göz yummak zorunda değildir.
            Sayın Başbakan bundan sonrasında BOP Eş Başkanlığından ayrılmak istese bile, böyle bir şey maalesef mümkün değildir. Aksi bir durumda Sayın Başbakan Amerika Birleşik Devletleri tarafından anın da alaşağı edilir.BOP Eş Başkanlığı, Sayın Başbakan’ın kendi tercihidir.
            Eğer Sayın Başbakan bir yolunu  bulup, Başbakanlıktan ayrılmanın yollarını düşünmeye başlarsa, başka bir siyasi oluşum olursa belki az bir hasarla kurtulabilir.
AKP MİLLETVEKİLLERİNE DÜŞEN GÖREV
            Ben Şahsen AKP’nin içinde de, vatansever Milletvekillerinin olduğunu biliyorum. Millet vekili seçilmek, akabinde Bakan olup hizmet vermek umudu ile, AKP saflarında yer almış insnlar olabilir. Ama ben AKP’nin içinde de, Sayın Başbakan’nın tutumundan ve nihayetinde basına yansıyan PKK-Hükümet görüşmesi ve pazarlıklarından rahatsızlık duyan çok sayıda Milletvekilinin olduğu söyleniyor. Bu sayının 40 kadar olduğu basında yer aldı. Ama gerçek sayının 68 olduğunu söyleyenler de var. Bu son rakam bana daha doğru gibi geliyor. Zira şu anda AKP’nin içinde57 Merkez Sağ kökenli Milletvekilinin olduğu söyleniyor. Durum böyle olunca 68 sayısı daha mantıklı geliyor. Demek istediğim husus şudur
            Eğer beklendiği üzere, bir gurup Milletvekili AKP’den kopar, bağımsız olurlarsa, Anayasa oylamasında, toplam 330 sayısına da, ulaşılamaz Böylece yapılmak istenen yasal değişiklik te yapılamaz;Türkiye’de bu vesile büyük bir beladan kurtulmuş olur.
            Böyle bir durumda Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’da büyük bir yükten, büyük bir sorumluluktan kurtulmuş olur.
            Zira böyle bir durumda, Amerika Birleşik Deletleri’ne çok zorladım ama, başaramadım der, ve böylece sorumluluktan da, bir şekilde sıyrılmış olur. Böylesi bir durum, Sayın Başbakan için daha hayırlıdır.
            SAYIN BAŞBAKAN TOPLUMDAKİ UYANMAYI GÖRMELİ VE İNADINDAN VAZ GEÇMELİ
            Sayın Başbakan yaşananlardan, bazı yazılı ve görsel basını ve mensuplarını sorumlu tutsa bile, bu doğru değil. Zira çoğu kesim Sayın Başbakan’ın herkesi azarlamasının doğru olmadığını yazıyor ve söylüyor ama, Sayın Başbakan bu söylenenleri hiç dinliyor mu? Sonun da bazı insanlar düşük eğimli olsalar bile, olup bitenleri anlıyor ve bu yüzden desteklerini çekiyorlar.
            Sayın Başbakan her zaman kömürle, çeşitli gıda ve para yardımı ile yoksul, Dindar ve düşük eğitimli bazı vatandaşlarımızın oylarını almaya devam edeceğini sanıyorsa, bu konuda da, yanıldığını söylemek zorundayım Bu yöntemin  bu güne kadar etkili olduğunu söyleyebilirim ama bundan sonrası için bir şey söyleyemem. Buna sebeb te, Sayın Başbakan’ın kendisi.
            Herkesi aptal yerine koyar, bildiğini okumaya devam edersen sonuçlarına da katlanmalısın
            Habur’da teröristleri bayram havası içinde kim karşıladı?
            Oslo’da, İmralı Adasında teröristlerle pazarlıkları kim yaptı?
            Tğrk Milliyetçiliğini, Kürt Milliyetçiliğini, Arap Milliyetçiliğini kim ayaklarımın altına alıyorum dedi?
Siz bir Başbakan olarak buna bir kılıf uydurmaya çalışabilirsiniz, Türkiye’nin menfaati için bunu söylemek zorunda olduğunuza vurgu yapmak istemiş olabilirsiniz. Ama ya sade vatandaş bunun doğru olmadığının farkına varır, ya da, seni ayağımın altına alır ezerim şeklinde anlarsa, o zaman ne yapabilirsiniz.Sizin aptal yerine koyduğunuz sade Halk bir ayaklanırsa,bunun önünde hiçbir kuvvet duramaz!.
Türkiye’yi Suriye bataklığına kim soktu?
Gaziantep, Şanlı Urfa, Akçakale ve Güney sınırımızdaki diğer yerleşim yerlerinde yaşanan Suriyeli krizi,güvenlik sorunu, ticaretin durmasının ne anlama geldiğini, diğer yerlerdeki insanlar uzakta oldukları ve yandaş basında üzerinde durmadığı için, fazla etkilenmemiş olabilirler ama, sınırımızda yaşayan bu insanlarımızın sade, ya da değil, olup bitenleri görüp anlamadığını mı sanıyorsunuz?
            Ama vurgulamaya çalıştığım üzere, bütün vatandaşlarımızı rahatsiz edecek çok hatalar yapıyorsunuz
Millet işsiz, aç perişan iken, Suriyelilere onca masrafı, kim yaptı?
            Türkiye’yi Suriye!ye  mudahale etmek için sürekli kışkırtan, siyasilerin sürekli sırtını sıvazlayan;aslansın, kaplansın diye yağlayıp ballayan Amerika Birleşik Devletleri mi, yoksa diğer Batılı devletler mi karşıladı, 100 Milyonlarca masrafı? Hayır, yoksul Türk Halkı karşıladı…
Seyahatlerinizde kullanmak için Milyar Dolarlarla ifade edilen lüks uçak filosunu siz kurdunuz
Bütün bunları da mı basın mensupları, ya da başka birileri yaptı?
Eğer birileri bu Milleti aptal yerine koyarsa, aptal yerine konanlar, bir gün beklenmedik bir zamanda bir tokat atarlarsa, hiç kimse şaşırmasın!
           DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA VE CAMİ İMAMLARINA MARUZATIMDIR…
            Öncelikle Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr Sayın Mehmet Görmezler için bir şeyler söylemek istiyorum Sayın Hocam, insanlarımıza Suriye’ye yiyecek, içecek, gibi gıda maddeleri ile,giyecek temizlik maddeleri…vs,gibi ihtiyaç maddeleri göndermek istediğinizi belirterek, Halkımıza yardım çağrısında bulundunuz.İhtiyaç maddeleri ile dolu olan ve Suriye sınır kapısında bekleyen16 Tırın görüntülerini televizyon ekranlarında gördük Bizim Milletimiz yardım severdir, düşkünlere yardım etmeyi her zaman sever. Böyle bir husus, İslam Dini’nin de bir gereğidir. Bu açıdan baktığımızda, yaptığınız doğru. Ama Türkiye’yi durup dururken Suriye’nin işlerine karıştıran, emperyalist devletlerle birlikte hareket eden, bu itibarla hem Türk Halkını, hem de Suriye Halkını perişan eden siyasiler için de bir şeyler yapmalısınız, bir şeyler söylemelisiniz!
            Toplanan bu yardım malzemelerinin kime ve nasıl dağıtılacağı hususnda benim ciddi endişelerim vardı. Nihayet düşündüklerimden bazıları gerçek oldu. Yardım malzemelerinin birileri tarafından çalınıp satıldığı haberlerini, yine televizyon ekranlarından gördük…
            Sayın Höcam, lütfen insanların kafasında acaba soruları oluşturmayın ve siyasilerin emellerine de alet olmayın…
            Şimdi de Cami imamları için bir şeyler söylemek istiyorum:
            Sayın Hocalar, ben inançlı bir Müslümanım. Cuma günleri namazda hep, namazın ve orucun, zekatın faziletlerinden, anaya, babaya saygıdan ve buna benzer Dini konulardan bahsediyorsunuz. Bunların hepsi doğru güzel de; yeterli değil, günlük sorunlardan da biraz bahsedin.
            Türkiye bölünme tehlikesi ile karşı karşıya. Topraklarımıza, şehitlerimize, bayrağımıza sahip olmamız gerektiğinden de bahsedin biraz.Bir şeyler yapın, bir şeyler söyleyin lütfen!...
            Ben Kahraman Maraşllıyım. Vatan için göğsünden yaralan ve ölümden dönen bir gazinin torunuyum. Size Maraş kalesinde Fransız bayrağının gönderden nasıl indirilip, yerine Türk bayrağının yeniden nasıl çekildiğini anlatmak istiiyorum
            Bir Cuma günü namaz için Ulu Camiye gelenler, kalede Fransız bayrağının dalgalandığını görüyorlar. Cami imamı şöyle diyor. Ey Cemaat, kalede Fransız bayrağı dalgalanırken, bizlerin burada namaz kılması caiz değildir diyor. Ve bunun üzerine Cemaat Allah Allah sesleri ile kalenin bayırlarına tırmanıyor, ve Fransız bayrağ gönderden indiriliyor, yerine Türk bayrağı yeniden çekiliyor. Ondan sonra Cuma namazı kılınıyor.
            Diyeceğim şudur: Gün bu gündür. Bu gün vatanımıza sahip çıkma günüdür, emperyalist devletlere ve onun emellerine karşı çıkma günüdür. Sizlere ancak bu yaraşır.
            Biz tarihe yön vermiş asil  bir Milletin torunlarıyız. Bizlere emperyalist devletlerin peşinde koşmak, onların oyunlarına alet olmak asla yaraşmaz!...
            Saygılarımla,
            (Anayurt Gazetesi 11 – 12 – 13 – 14 – 15 - 16 Mart 2013 Pazartesi – Salı – Çarşamba – Perşembe – Cuma - Cumartesi)   
            ***
            TÜRKİYE'DE SİYASİ DENGE NASIL SAĞLANIR?
(B)
(7–8–9–10–11-12)
                                                           Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
            VATANDAŞLARIMIZ MİLLETVEKİLLERİNE FAKS ÇEKMELİ YA DA MAİL GÖNDERMELİ
            Sevgili Anayurt Okurları, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP'ye oy verenler de dahil, vatandaşlarımızın büyük bir kısmı, Hükümetin terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan pazarlıkların ortaya çıkmasından, arkasından BDP li bazı Milletvekillerinin Kuzey Irak'ta Kandil Dağı'nda PKK'nın 2 Numaralısı Murat Karayılan'ın başkanlığı altında objektiflere poz vermesine çok öfkeli
            Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde alınan kararları kimin sızdırdiğinı bulacağını söylüyor ama, vatandaşlarımız kimin sızdırdığı ile ilgilenmiyor. Onları ilgilendiren böyle pazarlıkların niye yapıldığı, yapılmak istendiğidir Halkımızın öfkesi bu yüzden
            Sayın Başbakan içerik konusunda bu güne kadar bir açıklama yapmış değil.Yapacağını da hiç sanmıyorum. Söylediği klasik sözleri artık herkes biliyor. Akan kanın durdurulması, Analar ağlamasın…gibi.Vatandaşlarımızın önemli bir kısmı, bu gibi sözlerin bir aldatmaca olduğunu, yapılmak istenenin, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik olduğunu artık anlamaya başladı.Zira yapılan bütün pazarlıklara rağmen, kan da durmuyor, Analar da ağlamaya devam ediyor
            Halkımız aydınlanmaya, bilinçlenmeye başladı; terörün, teröristlerle müzakere edilerek önlenemeyeceğini örneklerle gördü ve anladı. Teröristlerle niçin mücadele edilmediği, edilmek istenmediğinin de, nedenlerini gördü ve anladı
            Belli ki Sayın Başbakan, kelime oyunları ile Halkımızı kandırabileceğini sanıyor. Artık ustalık dönemine geçmiş olmasının da, bir yarar sağlayacağı kanaatinde değilim
            Sanal alemde ki yazışmalardan ve Halkımızın arasında dolaşırken, Hükümetin açılım- saçılım altında yürüttüğü faaliyetlerden, Halkımızın çok rahatsız olduğunu gözlemliyorum. Bu itibarla yazdıklarım, söylediklerim, aynı zamanda bu gözlemlerim ile de ilgili
            Sanal alemdeki yazışmalarda, duyarlı ve vatansever bir çok vaıandaşımız, bu olayların muhataplarına çok kızıyorlar ama, birileri bir şeyler yapsın diye de, aslında çaresizliklerini de ortaya koyuyorlar.Yani nasıl bir tepki konulacağı husunda kafalar karışık. Tabiki bu gibi konularda, benim de fikrimi öğrenmek istiyorlar.Ben de bunun üzerine, etkin bir çözüm yolu olarak bu başlığı atma gereğini duydum
            Sayın Başbakan bu son gelişmelerden önce de, Türk Milliyetçiliğini de, ayaklarımın altına alıyorum demişti..Böyle bir yaklaşıma Halkımız büyük bir tepki göstermişti. Henüz bu sözün kızgınlığı geçmeden, bu sefer de, İmralı Adası’nda terörist başı Abdullah Öcalan ile yapılan malum pazarlıkların detayları ortaya çıktı. BDP li Milletvekilleri Kandil’de PKK’nın2 Numarası Murat Kara Yılan’la buluştu. En son gelişme de, PKK’nın 2 yıldır Kandil’de esir tuttuğu asker ve sivil tutsaklar serbest bırakıldı.
            Ard arda yaşanan bu gelişmelerden Halkımızın nezdinde puan kaybettiğinin Sayın Başbakan da farkında.Böyle zor durumlarda Sayın Başbakan’ın sürekli anketler yaptırdığı bilinen bir husus.Ama vatandaşlarımızın rahatsızlıklarını ve önerilerini doğrudan Milletvekillerine faks çekerek, ya da mail göndererek ortaya koymaları, firmaların anket yapmalarından daha etkili, daha kestirme bir yoldur.Ben böyle bir metot ta, vatandaşlarımızın ne yazabilecekleri hususunda bir şeyler söylemek istiyorum
            Yaşanan gelişmeleri üst üste koyduğunuz zaman, her şeyin bir plan dahilinde yürütüldüğü anlaşılıyor.
            Son halkanın ise, bir Anayasa değişikliği ile, bölünmeye zemin hazırlanmak olduğu , görülmeye anlaşılmaya başlandı Ben şahsen bu konularda çok yazdım Şimdi vatandaşlarımızın Milletvekillerine faks çekmeleri, ya da mail göndermeleri konusuna geliyorum
            AKP Hükümeti ve özellikle de Sayın Başbakan, Halkımızın rahatsızlığına, hassas olduğu konulara, tepkisine kulak kapatmak istiyorsa, ya da bu gibi hususları hafife alıyorsa, almak istiyorsa, bu kendilerinin bileceği bir iş. Ama bu gibi hususların mutlaka siyasal bir sonucu olacağı kanaatindeyim
            Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan da dahil, tüm Milletvekilleri Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve beraberliğini, koruyup kollamak, bu konuda gereğini yapmakla yükümlüdürler. Ayrıca bu gibi konularda Anayasaya bağlılık konusunda, namus ve şerefleri üzerine yemin etmişlerdir .Dolayısı ile, bu işin muhatapları görevini yapmıyorsa, iş Millete düşüyor demektir.
            Sorunun çözümü büyük ölçüde  AKP Milletvekillerinin tutum ve davranışlarına bağlı. AKP li Sayın Milletvekilleri, Sayın Başbakan’ın düşüncelerine tamamen katılmasalar bile, Milletvekili seçilebilmek, bir Bakan olup hizmet verebilmek adına, AKP saflarında yer almış olabilirler. Bu hususu fazla yadırgamıyorum. Örneğin bu gün AKP’nin içinde 57 Milletvekilinin Merkez Sağ kökenli olduğu biliniyor. Başta bu gibiler olmak üzere, tüm Milletvekillerinin, Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünün koruması hususunda görevlerini yapmaya davet ediyorum. Ve Sayın Milletvekillerinin görevlerini yapmalarını bekliyorum Kestirme yoldan önerim şu:
            Eğer AKP li bir grup Milletvekili örneğin, Merkez Sağ kökenliler AKP den istifa edip bağımsız kalırlarsa, sorun kendiliğinden çözülür. Böyle bir durumda, Anayasa çalışmaları, daha oylamaya geçilmeden gündemden düşer. Ve diğer bütün önemli konuları salim kafa ile düşünmek için bir zemin de hazırlanmış olur. Böyle bir husus, Türkiye’nin normalleşmeye geçmesi için de, bir başlangıç olur.
            Şimdiki hali ile de, yeni Anayasanın oylanmasında, referanduma sunabilme şartı olan 330 kabul oyunun sağlanamayacağı anlaşılıyor.
            Eğer Milletvekilleri, gerçekten Milletin vekili ise, nasıl seçilmiş olurlarsa olsunlar; özellikle zor zamanlarda Milletin sesine kulak vermelidirler.
            Eğer bir grup Milletvekili AKP’den istifa etmezse, oylamada red oyu kullanmalı, böylece bölünmenin önüne geçmelidirler.
            Şimdi vatansever ve duyarlı vatandaşlarımızın, faks, ya da mailde ne yazacakları hususuna geliyorum
            Eğer bu gibi vatandaşlarımız, Milletvekillerine çekecekleri faks, ya da gönderecekleri mailde; rahatsızlıklarını ortaya koyduktan sonra, ya Partilerinden istifa etmeleri, ya da Anayasa oylamasında  red oyu kullanmalarını, özellikle vurgulamalıdırlar.Bu konuda duyarlı vatandaşlarımızı da, görevlerini yapmaya davet ediyorum
            Sayın Milletvekillerinin Meclis’teki faks numaraları ile, mail adreslerinin bir şekilde öğrenilebileceğini belirtmek istiyorum
            Burada şu hususu da, özellikle vurgulamak istiyorum:
            Benim hiçbir Siyasetçiye karşı, kişisel bir kinim ya da bir hesabım yok. Olamaz da zaten. Görevini yapmak isteyen, gidişattan Türkiye adına kaygı duyan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yazıyorum, bütün bunları.
            HALKIMIZ AÇ, GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE:
YENİ ANAYASA ÖNCELİKLİ SORUNUMUZ DEĞİL.
            Halkımız, elektrik, su doğal gaz gibi temel ihtiyaç maddeleri ile, yemeye içmeye doğru dürüst para yetiştiremiyor. Oy avcılığı ile, yeşil kartın yaygınlaştırılması sonrasında, Sosyal Güvenlik Kurumu SGK’dan maaşlarını alan Memur, İşçi, ya da Bağ Kurluların sağlık hizmetlerinden yararlanmalarında katkı payı adı altında yapılan kesintiler nedeni ile, bu gibi emeklilerin aldığı maaş kuşa döndü. Emekliler geçinemez oldu. Çalışan insanlarımız da öyle
            Çalışan, ya da emeklilerden önceki Hükümetler zamanında sağlık hizmetleri için katkı payı adı altında para kesilmiyordu. Bu iş, AKP zamanında başladı.Aslında bu gibi kesintilerin yapılmaması lazım.En azından bu konuda muhalefetin kafa yorması, Hükümeti sıkıştırması lazım.Bu gibi konularda, gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar da,araştırılmalı, en uygun çözüm ortaya konulmalıdır..
            Ben enerji uzmanı bir Makine Yüksek Mühendisiyim .Enerji Bakanlığı Termik Santraller İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı EÜAŞ Genel Müdürlüğü’nden emekliyim.Hayatım termik santrallerde ve kömür ocaklarında çalışma ve araştırmalarla geçti. Araştırmalarım kitaplara girdi Bilgi ve tecrübelerimi televizyonlarda ve Köşemde Halkımızla paylaştım Israrla elektrik birim fiyatlarının minimum % 50 ucuzlatılabileceğini söylüyorum. İspanya, Portekiz, Fransa Türkiye’den 2500-3000 Kilometre daha uzakta olmasına rağmen onlar, aynı Rus doğal gazını bizden daha ucuza kullanıyorlar Aslında bu bir skandal Bu bilgileri 24 Nisan 2012 de Halk TV’de söyledim. Bu bilgilerin toplumda büyük bir kabul gördüğünü, program sonrası bana açılan telefonlardan ve gönderilen maillerden anladım. Ama bu bilgilerden yeterince yararlanıldığını ve gereğinin yapıldığını maalesef söyleyemeyeceğim. Buna başta Hükümet Yetkilileri, Muhalefet Partileri, Sivil Toplum Örgütleri de, dahil. Halkımızın kendi sorunlarına sahip  çıkmadığı da,  işin ayrı bir boyutu.  Bu sorun mutlaka aşılmalı.
            Bu gibi durumlarda da eğer;vatandaşlarımız yollara dökülmese alanları doldurmasa bile, en azından, Milletvekillerine ve Hükümeti idare edenlere faks ve mail göndererek, uygulamayı protesto edebilirler. Eğer Halkımız, böyle durumlarda tepkisini demokratik haklarını, en azından bu şekilde kullanırsa ve bu katılım yüksek olursa, Siyasiler bunu mutlaka dikkate alır,almak zorundadır. Eğer dikkate almazlarsa, Halkımız onları seçimlerde deliğe süpürmesini de, bilmelidir
            Türkiye’yi idare etmekte olan AKP İktidarının bilgisizliği, beceriksizliği, ya da kendi siyasal çıkarları uğruna Ülkemizi bölünmenin eşiğine getirmiş olmasından kurtarrmanın en kestirme yolu, başlıkta da vurguladığım üzere, Halkımızın memnuniyetsizliklerini gelişen iletişim imkanlarından yararlanarak özellikle de AKP Milletvekillerini faks , ya da mail yağmuruna tutarak ikaz etmeleri, en kestirme yoldur 
            Halkımız unutmasın ki, siyasi iktidarlar, Türkiye’nin sorunlarını çözmek için sizlerden oy istemişlerdir. Ve sorunları çözmekle yükümlüdürler İnsanları azarlamakla, ya da kömür, yiyecek, içecek gibi ihtiyaç maddeleri dağıtmakla, ya da nakti yardım yapmakla iktidar olunamayacağını herkes bilmeli, anlamalı Bu gibi siyasetçilerin söylem ve eylemlerine asla itibar etmemeli…
            Halkımızın muasır medeniyetler seviyesine çıkmasında esas olan husus, insanlarımıza balık vererek, onları hazıra alıştırmak, onları tembelliğe alıştırmak değildir ve olmamalıdır da Esas olan, insanlarımıza iş imkanları yaratmak, onlarıa kendi ayaklarının üstünde nasıl duracağının yollarını göstermektir 
            Hükümetin Suriye konusuna balıklama atlaması sonucu, bütçe açığı da patladı. Açık kendi vatandaşlarımızdan zam yolu ile kapatılmaya çalışılıyor. Yaşam şartları tahammül edilemez bir hal aldı.
            Suriye konusu sırtımızda büyük bir kambur. Şu anda Türkiye’deki Suriyelilerin sayısının 500 Bin olduğu söyleniyor.Bunların masrafı, halkımızdan toplanan vergilerle, yapılan zamlarla karşılanıyor. Türkiye’yi Suriye krizine bulaştıran Amerika Birleşik Devletleri’nin, ya da Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın yaptığı parasal katkı, Türkiye’nin yaptığının yanında, Devede Kulak misali olduğu söyleniyor. Ne  biçim dış siyaset bu. Bu hususu herkesin görmesi anlaması lazım
            Sayın Başbakan’ın Suriye konusuna balıklama atlaması ile, Rusya ve İran gibi komşularımız ile de ilişkilerimiz bozuldu .Bu bozulmadan ticari ilişkilerimiz  de zarar gördü, gelirlerimiz azaldı. Bu gibi hususlar da, bütçenin açık vermesinde önemli bir faktör
            Malatya Kürecik’ te kurulan Amerikan radar üssü ve Patriot füzelerinin Türkiye’de konuçlanması ile, Rusya ve İran’ı da karşımıza aldık, güvenliğimizi tehlikeye soktuk Tabi ki buna komşumuz olmasa da, Çin, Hindistan, Türki Cumhuriyetleri  gibi, Rusya, İran gibi, Şanghay  grubuna dahil olan siğer devletleri de karşımıza almış olduk
            Suriye sınırımızda, sınır güvenlik hizmetlerinin azaltılması, ya da sınırımızın tamamen boşaltılması neticesinde, Türkiye yol geçen hanına döndü, terör faaliyetleri artı.
            Güney sınırımızda ki yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlarımızın can güvenliği kalmadığı, huzurlarının bozulmasından başka, Suriye ile ticaretimizin sıfırlanması ile, hem oradaki vatandaşlarımızın işleri bozuldu, hem de Türkiye’nin ekonomisinin bozulmasına neden olundu
            Malatya- Kürecik’te ki Amerika Birleşik Devletleri’ne ait radar üssü ile sözde Türkiye’yi koruma adına getirtilen ve Türkiye’de konuçlandırılan Patriot füze bataryaları ile, bunları çalıştıracak personelin Türkiye’de görev yapmaları hususunda önce  Meclis’ten onay alma gereği bile dutulmadı
            Patriot bataryalarının bedelleri ile, bu bataryaları çalıştıracak personelin masraflarının da, Türkiye tarafından karşılanacağı söylendi
            Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’a süikast yapılacak iddiaları ile,Türkiye’nin savaş pilanlarının bulunduğu kozmik odaya girildi
            Sonrasında bu planlar ortaya saçıldı. İlgisiz insanların, ya da düşmanlarımızın eline geçti.
            PKK ile mücadele eden Komutanlar, ünlü bilim adamları, 4 Milletvekili ve çok sayıda Gazeteci de, hala içeride.
            Siyasal hesaplar uğruna TSK’nın vatansever değerli komutanları Amerika Birleşik Devletleri karşıtı oldukları için tasfiye edildi. Orduya komuta edecek tecrübeli komutan kalmadı
            100 Kadar savaş pilotunun Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmalarına zemin hazırlandı.
            Şu anda Deniz Kuvvetlerine Komuta edecek Bahriyeli Komutanın kalmadığı da söyleniyor.
            Eğer bir savaş çıksa, nice olur halimiz.
            Ve en önemlisi Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, BOP Eş Başkanı olduğunu, her vesile söylüyor.
            Sayın Başbakan’ın başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere  yabancı devletlere ne gibi taahhütlerde bulunduğunu bilmiyoruz Bu husus öncelikle soruşturulmalıdır.
            16 Adamız 2004 ten itibaren, Yunanistan tarafından işgal edildiği söyleniyor. Ama iktidar, muhalefet Milletvekillerinin soru önergelerine cevap bile vermek istemiyor.
            Bu hususların çoğunu daha önceleri de yazdım, şimdi tekrar vurgu yapmış oldum
            Bu itibarla şu anda Türkiye’nin acil sorunu, yeni bir Anayasa değildir.Acilen yapılacakları yukarıda sıraladım,Halkımıza saygılarımla arz ediyorum
            (Anayurt Gazetesi 18-19-20-21-22-23 Mart 2013 Pazartesi-Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma-Cumartesi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder