(1-2-3-4-5)
Ahmet
YALVAÇ, Mak. Yük. Müh.
Sevgili
Anayurt Okurları, Türkiye'de Siyasi Denge Nasıl Sağlanır başlığı altında ele
aldığım konulara bir süre ara verip, sonrasında kaldığımız yerden tekrar devam
etmek istiyorum.
Aslında
bu yeni başlık altında ele alacağım konular da, Türkiye'de siyasi dengenin
nasıl sağlanacağının başka bir boyutudur. Ama konu bu defasında biraz farklı Bu
noktada, özellikle Kürtlerin etnik kökeni konusunda bilimsel araştırmalara
dayalı önemli bilgiler vermek istiyorum
Zira
Türkiye’de Kürtlerden başka etnik gruplar da olmasına rağmen, Çerkez, Laz,
Boşnak, Arnavut Arap gibi, bunların Türk kimliği ile bir sorunları yok. Özerlik
falan gibi istekleri de yok. Bunların tamamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin
yasalarına saygılı vatandaşlarımız
Aslında
Türkiye’de kimseye etnik kökeninden dolayı ayrımcılık yapılmıyor. Terör yanlısı
Kürt grupların Ana dilde eğitim talepleri ile sözde kültürel taklar bağlamında
ileri sürülen talepler ile, özerklik gibi talepler, aslında Türkiye
Cumhuriyeti’ni bölüp, parçalamaya yönelik girişimlerdir. Bunların arkasında da,
emperyalist güçler vardır.
1800
lü yıllar ile,1900 lü yılların başlarında en büyük emperyalist devlet, Büyük Britanya İmparatorluğu
idi,yani İngilizler idi.Günümüzde ise, en büyük emperyalist devlet, Amerika
Birleşik Devletleri, yani Amerikalılardır.
Osmanlı
döneminde ve Cumhuriyet döneminde çıkan Kürt isyanları ile, Ermeni isyanlarının
arkasında da, hep emperyalist devletler vardır. Bir de Çerkez Ethem ayaklanması
gibi, başka ayaklanmalar, ya da ayaklanma girişimleri de olmuştur tabi ki.
Bunların hepsi etnik temele de dayalı değil. Bütün bu grişimleri, tarihten
gelen husumetlerinden dolayı, Batı’nın Türkleri engelleme, ya da yıkmaya
çalışma faaliyetleri olarak değerlendirebiliriz.
Eğer
bu gün bile bazı vatandaşlarımız, ayrılık yanlısı Kürtlerin yukarda saydığım
ana dilde eğitim, Kürtçe televizyon, ana dilde savunma gibi taleplerini,
masumane talepler olarak değerlendirebiliyorsa, emperyalist devletlerin
talepleri doğrultusunda hareket eden Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’ye
Dindardır, dürüsttür gibi gerekçelerle oy verebiliyorsa, özellikle de Başbakan
Sayın Tayyip Erdoğan’a açılım-saçılım
söylemleri ile Türkiye’yi getirdiği nokta
orta da iken, hala alkış tutabiliyorsa, durumumuz gerçekten vahim
demektir.Bu gibi hususlarda çok yazdım, çok şeyler söyledim. Merak edenler,
Gazetenin web sayfasına girip, önceki yazılarıma ulaşabilirler
Emperyalist
devletlerin, başta Amerika Birleşik Devletleri’nin bizleri bölüp parçalamasını
artık çoğu kişi gördü, anladı ama, yukarda vurgulamaya çalıştığım üzere, biz
Türklerin de bazı zayıf yanları, zaafları var. Sonuçta uyanık olmak zorundayız
ve , duygularımızın esiri de olmamalıyız
En
büyük sorunlarımızdan biri; okumayı, araştırmayı fazla sevmiyoruz. Bu husus,
herkes için geçerli. Şimdi tekrar etnik konulara dönüyorum
Yaşadığımız
iç ve dış sorunlarımızın nedenini etnik anlamda incelemeye almamızın asıl
nedeni, bir etnik grubu yüceltirken, diğerini aşağılamak, ya da küçümsemek te
değildir.
Bazı
yanlış anlama, ya da bilgi noksanlığından kaynaklanan hususları, bilimsel
araştırmalardan da yararlanarak ortaya koymak, sonuçta Halkımızın emperyalist
devletlerin oyununa gelmesini önlemek. Ve bu gibi bilgilerle, Türkiye’nin
birlik ve beraberliğini korumaya yardımcı olmak
Bu hususu, tekrar vurgulamak istiyorum
Bu
bağlamda Kürtlerin ayrı bir Halk olmadığını, bilakis; Türklerin bir kolu
olduğunu ortaya koymaya çalışacağım. Yerleşim yeri bazında, bir Türk boyu
olarak eski adlarını açıklayacağım Bu bilgiler, gerçeği öğrenen, ama kendini
ayrı bir halk sanıp, emperyalist devletlerin oyununa gelip ,Türkiye’nin altını
oymaya çalışan ayrılıkçı bazı Kürt vatandaşlarımızın, bu gibi eylemlerinden
vazgeçmelerine, muhtemelen bir vesile olacaktır.
Kürtlerin
bir Türk boyu olduğu yönündeki bilimsel araştırmaları muhtemelen 4-5 yıl önce
bir televizyon programında bir Profesörden dinlemiştim. Bu bilgilerden yakın
bir zamanda Köşem de de bahsetmiştim. Bir okur, merak etmiş olmalı ki, Anayurt
Gazetesini telefönla aramış. O okur bana kitabın yazarını sordu. O an için
bilmiyordum. Ama sonunda kitabı buldum. Yazarın ismi Prof Dr Ali Tayyar Önder. 53 üncü baskı. Her
halde bu bilgiden sonra fazladan birkaç baskı daha yapar. Bu kitaptan
alıntılarla Türkiye’nin etnik kökenini özetlemek istiyorum.
u
kitapta yer alan Türkler, Kürtler ve Türkiye’deki diğer etnik gruplarla ilgili
bilgiler, sadece bu kitabın Yazarının
tespitleri ile sınırlı değil, başka Türk Bilim Adamları ile, Çin kaynakları,
Rus, Macar, Ermeni, Çekoslovak, İtalyan, İngiliz Bilim Adamlarının referans
bilgileri de var.
Aslında
bu bilgileri Devleti Yönetenlerin, elindeki mevcut imkanları kullanarak,
Halkımızın istifadesine sunmuş olsalardı, bu gün Türkiye bölünme noktasına
gelmezdi.
Türkiye’yi
şu anda yönetenlerin, vatanın ve milletin birlik ve bütünlüğünü sağlama
husunda,bir kaygıları, bir tasaları yok.Bu itibarla bu gibi görevler de,
maalesef bizim gibilere düşüyor.
Burada
şu hususu da belirtmek istiyorum:
İşinde
gücünde olan Kürt vatandaşlarımızın aslında, ayrılık – gayrılıkla bir
ilişkileri yok
Bu
itibarla terör yanlısı, ayrılık- gayrılık yanlısı olan ve Kürtler adına hareket
ettiğini iddia eden grup, aslında azınlıktadır. Ve Kürtleri temsil ettikleri de
söylenemez
Aslında
bu grup ile, bu grubun yöneticilerinin tamamının Kürt olduğu da maalesef
söylenemez. Örneğin PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan ile BDP Eş Başkanı
Selahattin Demirtaş’ın Kürtçe
bilmedikleri söyleniyor . Ve PKK’’nın iç yazışmalarında Türkçe kullanıldığı
söyleniyor.Ben Sayın Başbakan’ın Selahattin Demirtaş için televizyonda önce
Kürt olsun dediğini biliyorum. Peki bu sözü ile Sayın Başbakan acaba neyi
kastetmek istedi?...
Burada
bir şey daha söylemek istiyorum: PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Ermeni olduğu
söyleniyor. Asıl adı Artin Agopyan imiş.
Aslında
bir insanın etnik kökeninin, Ermeni, Rum, Yahudi,,,vs olması asla bir suç
unsuru, ya da bir aşağılama, ya da küçümseme vesilesi olamaz. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmanın bilincinde oldukları, bunun gereğini yaptıkları
sürece, hiçbir sorun, hiçbir sıkıntı olmaz.Ama bazı insanların etnik kökeninden
dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin altını oymaya çalıştıklarını görüyoruz,
duyuyoruz. Bu konuda önemli bir bir
başka hususa daha değinmek istiyorum
Amerika
Birleşik Devletleri’nde her yıl Nisan ayında, 1915 yılında Türkler Ermenilere
soy kırım uyguladılar gerekçesi ile, Türkiye aleyhine kampanya başlatırlar. Ve
bu hususu her zaman Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanmaya çalışırlar. Bu
gün başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, dünyada bir çok devlet, Türkler Ermenilere soykırım
uyguladı tasarısını kendi parlamentolarından geçirdiler. Bakınız öldürülen
Ermeni Agos Gazetesi Yazarı Hrant Dink bu konuda, ne söylüyor:
Türkler’in1915
de 500 bin Ermeni’yi öldürdüğü iddiaları doğru değil. Kayıp, ya da öldurüldüğü
iddia edilen kişiler, tehcire, yani sürgüne uğramamak için, Din değiştirip ya
Müslüman olduğu, ya da Kürt Alevi kılığına girip asıl kimliklerini
gizlediklerine işaret etmektedir.
Şu
anda MHP Milletvekili olan Prof Dr. Sayın Yusuf Halaçoğlu’da Hrant Dink’in tespitlerini destekler
mahiyette bilgiler vermiştir. Sayın Halaçoğlu Alevi kılığında ki sözde
Kürtlerin aslında gizlenmiş Ermeniler olduğunu söylemektedir. Böyle bir
beyanatından dolayı, Sayın Halaçoğlu’nu Türk Tarih Kurunu Başkanlığı’ndan
almışlardı.
Hrant Dink, ayrıca şu bilgilere de yer vermektedir
Asıl
kimliklerini gizleyen bu gibi Ermeniler, Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli
kurumlarında üst makamlarda görev yapmaktadırlar .Bu konudaki bilgi ve
belgelerden, çıkan sonuçlardan, Ermenistan Makamlarının da rahatsız olduğu,
işlerine gelmediği anlaşılmaktadır.Tam bu noktada, önemli makamlardaki gizli
Ermenilerin kimliğini açıklayacağı sırada, Hrant Dink’in öldürülmüş olması düşündürücüdür.
Hrant
Dink’i bu gizli Ermenilerin öldürttüğü görüşüne yer verenler de var
.Basın-yayında bu yönde bilgiler de yer aldı.
Şimdi
bazı devletlerde, devlet, ya da hükümet başkanlarını seçerken, etnik kimlik te
dahil, adayları nekadar sıkı bir incelemeye tabi tutuldukları husunda bazı
örnekler vermek istiyorum
Başta
Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa olmak üzere, bazı devletlerde özellikle
Başbakan, ya da Cumhurbaşkanı konumundaki kişler, bu makamlara gelmeden önce, o
makamla ilgili bilgi, tecrübe ,liyakat gibi hususları tespit edilmeye
çalışılırken, etnik köken de dahil, bütün bilgiler ortaya dökülüyor. Örneğin
ABD Başkanı Obama’nın Müslüman olup, olmadığı çok tartışıldı. Ama o Hıristiyan
olduğunu söyledi. Fransa eski Cumhurbaşkanı Nikolai Sarkozy’nin de, Macar
asıllı Yahudi olduğu biliniyor.Bu gibi araştırmalardan kimse de alınıp,
gocunmuyor.Bu noktada ben şu hususa özellikle vurgu yapmak istiyorum:
Eğer
özellikle Devleti Yönetenlerin, etnik kimlikleri bilinirse, mahzurdan ziyade,
fayda sağlayacağı kanaatindeyim. Bu yöntem, Türkiye’de de uygulansa iyi olur
Eğer
böyle bir yöntem uygulanmış olsa, hiçbir yönetici, Türkiye’nin aleyhine, ama
kendi etnik kökenindeki bir devletin, ya da bir Topluluğun lehine davranışta
bulunmaya cesaret edemez.
İmralı
Adası’nda terörist başı Abdullah Öcalan ile ve BDP lilerle yapılan pazarlıklar,
ve bu gibi faaliyetlerin son zamanlarda hızlandırılmış olması, Türkiye
Cumhuriyeti’ne bağlı, yasalara saygilı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile
bir sorunu olmayan insanlarımızı yürekten yaralamaktadır.
Türkiye’nin
vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü korumak ve kollamakla yükümlü olan
ve bu konuda namus ve şerefleri üzerine yemin etmiş olan Sayın Cumhurbaşkanı ve
Sayın Başbakan’nın bu konuda görevlerini yaptıklarını maalesef söyleyemeyeceğim
Aynı
şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü
korumak ve kollamakla sorumlu olan ve bu konuda namus ve şerefleri üzerine
yemin etmiş olan bazı AKP yöneticilerinin, bazı Milletvekillerinin ve özellikle
de BDP Yöneticileri ile, Milletvekillerinin meselelere yaklaşım
tarzını,yasalarımıza aykırı beyanatları ile, eylemlerini anlamak, tasvip
etmek te mümkün değil.
Ve
bizler Ülkemizin selameti açısından, geleceğimiz açısından, yasalarımızca suç sayılan
fillerin nasıl ve niçin işlendiğini ve perde arkasını tahlil etmek ve tedbir
almak zorundayız.
(Anayurt
Gazetesi 25 – 26 – 27 – 28 - 29 Mart 2013 Pazartesi – Salı – Çarşamba – Perşembe
- Cuma)
***
TÜRKİYE'NİN ETNİK KÖKENİ
(6-7- 8-9-10-11-12)
Mak.
Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
TÜRKİYE'DE ETNİK NÜFUS DAĞILIMI ( 2011 )
Sevgili Anayurt
Okurları, Türkiye'deki etnik unsurların sayısını bilimsel olarak ortaya
koymanın faydası şurada Örneğin çoğu kişi, Doğu ve Güneydoğu'daki
vatandaşlarımızın çoğunlukla Kürt olduğunu sanır.Ama bu husus maalesef doğru
değil.Bizim insanlarımızın genelde okuma araştırma alışkanlığı olmadığı,
yetkililer de, araştırmaya dayalı bilgileri Halkımızla paylaşmadığı için, sürec
aynen devam edip gidiyor.
İnsanlarımız genel de okumayı araştırmayı sevmiyor ama, bu gibi
konular da dahil, biliyormuş gibi her konu da, ahkam kesmeyi de, çok seviyor.
Buna Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'da dahil.
Türkiye'nin etnik yapısı ile ilgili sayımı yapan Kurum; Türkiye
İstatistik Kurumu TÜİK Sonuç bilgiler vatandaşlarımızın, sorulara verdikleri
kendi serbest beyanlarıdır, cevaplardır. Rakamlar şöyle:
Etnik Kimlik Nüfus Oran %
----------------- ------------------ ---------------
Türk 64 750 000 87.50
Kürt 7.400 000 10.00
Arap 740 000 1.00
Zaza 370 000 0.50
Çerkes 200 000 0.27
Laz 200 000 0.27
Diğer 340 000 0.46
Toplam 74 000 000 100 00
Bu verilere göre Türkiye'nin nüfusu 74 Milyon olarak kabul
edilmiştir. Nüfusun % 87.5 i Türk tür. Etnik grupların toplamı,% 12.5 tir.
Diğer başlığı altında verilen rakamda; Ermenilerin sayısı 60 000,
Yahudilerin sayısı 25000, Rumların sayısı 1800 dür.
% 10 Kürt nüfusun dağılımı içinde bir şeyler söylemek istiyorum.
Bu gün Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana,
Mersin Antalya gibi Büyük Şehir statüsünde olan yerleşim yerlerinde çok
sayıda Kürt nüfusun yaşadığı bilinmektedir. Tatil yöreleri de öyle . Bakın
terör örgütünün başı Abdullah Öcalan ne demiş? Söylenen bu sözler, bazı
gazetelerde de yer aldı
Doğu ve Güneydoğu Kürtlere verilecekmiş, Batı’da ise, Kürtlerle,
Türkler bir arada yaşayacaklarmış. Abdullah Öcalan ile, yandaşlarının böyle
şeyler söylemesi, böyle taleplerde bulunmaları doğal karşılanabilir.
Ama Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan ile, AKP Kurmaylarının
Anayasadan Türk ve Türklük ie ilgili maddeleri çıkarmak istemelerine, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Üniter yapısını bözma girişimlerine,
Çoğunluk Türk nüfus ta olduğu halde, Türkleri azınlıkmış gibi
gösterme gayret ve girişimlerine,
Bu
gibi konularda sessiz kalıp, Sayın Başbakan’ın yapmak istediği bu gibi
çalışmalara itiraz etmeyen, tavır koymayan AKP Milletvekillerine,
Açılım-saçılım çalışmaları ve verilen tavizlerle iyice
cesaretlenen ve aklına gelen her şeyi pervasızca söylemekten çekinmeyen, Nevruz
kutlamaları bahanesi ile zirve yapan bölücü faaliyetler ortada iken,
Sayın Başbakan’ın sözlerine inanıp, hala alkış tutan, yaşanan
rezaletleri görmek istemeyen saf vatandaşlarımıza ne demeli?
Sayın Başbakan, BOP Eş Başkanı olmakla, yakasını Amerika Birleşik
Devletleri’ne bir kere kaptırmış. Onların dediğini yapmaktan başka çaresi yok.
Peki Sayın Başbakan istiyor diye, yaşananları görmezden gelip,
Türkiye’nin bölünüp, parçalanmasına, göz mü yumacağız?...
TÜRKLER 10 BİN YILDIR BU
COĞRAFYADA VE TÜRKİYE İSMİNİ DE BİZ
VERMEDİK; İTALYANLAR KOYDU
Çoğu kişi, Türklerin 1071 tarihinde Selçuklu Sultanı
Alparslan’nın Muş’un Malazgirt ovasında, o zaman Bizans İmparatoru olan Romen
Diojen’in 200 Bin kişilik ordusunu yenmesi neticesinde Anadolu topraklarına
girdiğini sanır. Bu düşünce doğru değildir. Türkler çok daha önceden bu
topraklara gelmişlerdi. Bu itibarla, Türklerin 10 Bin yıldır bu topraklarda
olduğu anlaşılmaktadır. Bu konuya ileriki bölümlerde ayrıca değineceğiz.
Türkler 1071 yılından itibaren büyük kitleler halinde Anadolu
topraklarına girmeye başladılar ve böylece, Anadolu’nun Türkleşmesi de
tamamlanmış oldu
1071 yılından itibaren Anadolu topraklarına büyük kitleler halinde
giren Türkler, Oğuz Türkleridir. Anadolu’ya daha önce giren Türkler, başka
boylardır.
Romen Diojen’in 200 Bin askerine karşın, Alparslan’’ın 50 Bin
süvarisi vardı. Taktik icabı, Alparslan’ın önce geri çekilip, sonrasında
yeniden hücuma geçtiğinde, Romen Diojen’in ordusunda yer alan ve daha önce bu
topraklara gelmiş olan Kıpcak, Kuman, Peçenek…gibi Hıristiyan Türk askerlerinin
son anda, Alparslan’ın tarafına geçmeleri neticesinde, savaşın kaderi değişmiş
ve savaşı Alparslan kazanmıştır.
Türkiye
isminin İtalyanca olduğu bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Bilimsel
kaynaklarda 12 inci yüzyıldan itibaren Venedikli ve Cenovalı tacirlerle,
diplomatların Turchia ve Turcomania ismini kullandıkları anlaşılmaktadır.
Turchia; Türkiye, Turcomania ise; Türklerin yoğun olarak
yaşadığı topraklar; Türk yurdu anlamına gelmektedir. Buradan Türkiye ismiini
İtalyanların koyduğunu söyleyebiliriz.
Dolayısıyla 1071 den sonra. Anadolu yarımadasının Türkiye diye
anıldığını kabul edebiliriz
Yani
Türkiye ismini biz koymadık; İtalyanlar koydu.
Dolayısı ile Anadolu yarımadası ismini; Türklerden aldı.
Profesör Doktor Abdülhaluk Çay ise Turchia isminin çok daha
önceleri 6 ıncı yüzyıldan itibaren
Bizans kaynaklarında rastlandığını ifade eder.
Bu tabir ile;9 uncu ve 10 uncu yüzyıllarda İdil / Volga
nehrinden Orta Avrupa’ya kadar uzanan bölge kastedilmektedir.
Bu kullanımda Kafkasya bölgesi için Hazar Kaanlığı,ya da Doğu
Türkiye’si,
Arpat Hanedanının kurduğu Macar Devleti için, Batı Türkiye’si
kastedildiği anlaşılmaktadır.
Ama İtalyanların kullandığı ve bu güne kadar gelen Türkiye ismi
ile, Anadolu topraklarının kastedildiğini bu vesile ile tekrar hatırlatmış
olalım. Şu hususu da belirtmemiz lazım:
Batılılar Türkiye’den bahsederken, burada yaşayan Halktan,
hiçbir zaman Türkiyeli diye bahsetmemişlerdir ve hep Türk kelimesini
kullanmışlardır.
Erzincan - Lardusu, Elazığ – Palu, Bingöl – Solhan, Muş merkez
gibi yerleşim yerlerinin Hunlardan kaldığını ifade eldim,
466 yılında Ağaçeri Türklerinin,558 yılında Sabir ve Hazar
Türklerinin doğu Anadolu’ya yayılarak yerleştiklerini,
Abbasiler döneminde 8 inci yüzyıldan itibaren, Bizans’sa önlem
amacı ile, Misis, Adana, Maraş ve Malatya’dan başlayarak,Erzurum ve Mardin’e
kadar uzanan bölgede sugur denilen hatta, Türk boylarının aileleri ile
yerleştirildikleri anlaşılmaktadır.
Sözü edilen bu Türk nüfusun Anadolu^ya yayılması, ya da
yerleştirilmesi, Alparslan ile Oğuz boylarının yoğun olarak Anadolu’ya
girmelerinden, 800 yıl önce olmuştur.
Bu bilgiler, Türklerin Anadolu’ya girişleri ve yerleşmeleri ile
ilgili olarak, yakın tarihimiz olarak değerlendirilebilir.
Ancak, bilimsel yeni bilgiler ve bulguların ışığı altında,
Türklerin milattan yüzlerce, hatta binlerce yıl öncesinde, Anadolu’ya gelip
yerleştikleri anlaşılmaktadır.
Sümerlerin, Gutilerin de Türk oldukları yönünde kuvvetli bulgular, bilgiler mevcuttur.
Ayrıca Ön Türkleri, Turukkuları, Türgişleri, Sakaları ve onların
kolu olan Karduları da saymamız lazım.Ama bu makalenin amacı,Türklerin
Anadolu’ya bilinenden çok daha önceleri gelip yerleştikleri ve Kürtlerin de,
bir Türk boyu olduğunu ortaya koymak olduğundan, fazla detaylara girmeyecğiz.
İller bazında etnik kökeni ortaya koymaya çalışırken, ayrıca
Kürtlerin etnik kökenini incelerken, bazı Türk Boylarının adını da, bu vesile
ile açıklamış olacağım
Arzu edenler, Prof Dr. Sayın Ali Tayyar Önder Hocanın kitabını
alıp, diğer referans bilgilere, ve diğer araştırmacıların yazılarına da
ulaşabilirler.
Bu vesile ile, burada Prof Dr. Sayın Ali Tayyar Önder Hocaya ve
Diğer araştırmacılara, sevgilerimi, saygılarımı, şükranarımı sunmak isterim
TÜRK İSMİ NE ANLAMA GELİYOR?
Şimdi
de Türk isminin ne anlama geldiği, kimler tarafından konulduğu hususunda bir
şeyler söylemek istiyorum:
Yabancılar Türklerle ilgili ilk bilgilere, Milattan Önce 1583
yılında Çin kaynaklarında rastlandığını
ifade etmektedirler Bu aslında normal bir husus. Zira Türkler, Çinlilerle komşu
idiler. Kaç bin yıldan bu güne kadar gelmiş olan Çin seddini, Çinlilerin Türk
akınlarından korunmak amacı ile yaptıkları biliniyor..Ama buna rağmen Çinliler
Türk akınlarına yine de engel olamamışlar. Zira Türkler, bu surları da aşarak,
Çin içlerine akınlarını devam ettirmişler. Çinliler çareyi, Türk Han ve
Hakanlarına cariye göndermek suretiyle, ya da cariyeleri onlarla evlendirmek
suretiyle, ya da Han ve Hakanları, araya fitne sokarak, birbirlerine düşürmek
suretiyle, Türk birliğini içten yıkarak, amaçlarına ulaşmışlardır.
Bu hususu, günümüzdeki vatandaşlarımızın ders alması umudu ile
özellikle vurgulamak istiyorum Bu gibi hususlar, bizim Millet olarak, en zayıf
yanımızdır.
Bizim bu zayıf yanımızdan düşmanlarımız her dönemde, bir şekilde
istifade etmişlerdir Bu günde bu zaafımızın sıkıntılarını çekiyoruz.
Çin kaynaklarında Türk ismi; Tik, ya da Turk olarak
geçmektedir.Türk kelimesi aynı zamanda bir asalet unsuru olarak görülmektedir.
Türk kelimesi ile, asalet sıfatı, iş olsun diye de,
özdeşleştirilmiş değil. Türkler, düşmanlarına bile, her zaman adaletli
davranmasını bilmişler, en kuvvetli zamanlarında bile, düşmanlarına karşı
adaletli ve insanca davranmasını bilmişlerdir. Her halde bu özelliğinden dolayı
olmalıdır ki Çinliler;Türk ismini, asaletli olmakla eş değerde tutmuş
olmalılar.
Türk kelimesi, olgunluk zamanı, Kemale erme, ya da kuvvetli
anlamlarına da gelmektedir.
Soyumuza, atalarımıza Türk isminin konulmasının da; adaletli,
soylu, kuvvetli, olgunluk gibi özelliklerinden esinlenerek, yine yabancılar
tarafından konulduğu hususu ağır basmaktadır.
Eski Uygur Türkçesi’nde Türk kelimesi; güç, kuvvet anlamını da
taşımaktadır.
Kaşgarlı Mahmut’un 11 inci yüzyılda yazdığı Divan-ü Lügat-it
Türk’te Türk kelimesi; bir meyvenin olgunluğa eriştiği bir zaman dilimi olarak
ta ifade edilmektedir.
Örneğin Türk üzüm odi; üzümün olgunluk vakti, ya da bir üzümün
yenebilecek olgunluğa erişmesi için geçen süre anlamındadır.
Türk yiğit; gençlik çağının ortası demek. Örneğin yaş 35; ömrün
yarısı benzetmesi gibi
Türk kuyaş odi; günün ortası gibi.
Batılıların güç, kuvet ve azmi ifade etmek amacı ile;Türk Gibi
Kuvvetli Sözünü, bir Ata sözü haline getirmişlerdir.
Ayrıca Batılı Annelerin çocuklarını korkutup, uyutmak maksadı
ile, Türkler geliyor diye ifadeler kullandıkları da bilinmektedir. Ama aslında
Türkler korkutucu insanlar da değil.
Batılılar Türk ismini;güçlü, kuvvetli anlamında kullansalar bile,
bazıları Türkleri barbar olarak nitelemektedirler. Ve Türklere karşı, bir kin
ve bir düşmanlık duymaları da, onlara atalarından kalan bir mirastır.
Batılıların her vesile, altımızı oymaya çalışmaları da, bu
günkülere, atalarından kalan bir mirastır. Bu itibarla bu gün de, bizlere karşı
kurulan tuzak karşısında uyanık olmak zorundayız.
Bu itibarla Türk olmak ve bununla övünmek, bize Atalarımızdan
kalan bir mirastır. Tanrının bize bahşettiği, layik gördüğü bu üstün vasıfları,
kimsenin elimizden almaya, ya da, Türklüğü, küçümsemeye, ya da aşağılamaya hiç
hakkı yoktur.
İster Dindar Müslüman kılığında olsun, ister başka kılıklarda
olsun, Türk kelimesini ağzına almayan, Türk kelimesini kullanmamaya özel bir
önem gösteren kişiler, kim olursa olsun, ne gibi söylemlerde, ya da ne gibi
vaadlerde bulunursa, bulunsun, onlardan uzak durmamız lazım.
Vatanseverliğimizden rahatsız olan, Türk Milliyetçiliğini
ayaklarımın altına alıyorum diyen, bu Ülkeye bu Millete geçmişte hizmet etmiş
kahramanlarımıza düşmanca bir tavır takınan, onları Milletimizin kalbinden
silmeye, onları unutturmaya çalışan yöneticilerden uzak durmamız lazım
Bizleri
bölmeye, parçalamaya , Türkiye’nin altını oymaya, birlik ve beraberliğimizi
bozmaya çalışan Bu gibi Kişiler, ya da Devletler, kim olursa olsun, bütün
iyilikleri, meziyetleri kendilerinin olsun;bu gibilerden, her zaman uzak
durmasını bilmemiz lazım
KÜRTLER KİMDİR?
Örneğin Diyarbakırlı çoğu kişi, kendisini Kürt sanır. Ya da
bazıları, Doğu ve Güneydoğu’daki yerleşim yerlerinde yaşayanları hep Kürt
sanır. Bu husus doğru değildir. Burada Kürt olduklarını sananların bir Türk
kolu olduklarını, isimleri ile vermeye çalışacağım.
Bu konudaki temel sorun da, Toplumumuzda okuma ve araştırma
merakının, yeterince olmadığı gibi, tarihimizi de bilmiyor oluşumuz
Bu gibi nedenlerden dolayı, boşluğu, yabancı devletler
doldurmaya çalışıyor ve Halkımızı birbirine düşürmek istiyor
Zira başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batılılar,
Kürt vatandaşlarımızı kışkırtarak, ayrı bir Halk olduklarını vurgulayıp,
onlarla aramızı bozmaya, onları bizden kopararak, ayrı bir devlet kurmaları
yönünde örgütlemeye çalışıyor.
Bu noktada Kürt dosyasını açmamızın zamanlama açısından çok
yararlı olacağını, özellikle vurgulamak istiyorum
Kürtlerin şimdi olduğu gibi, daha Orta Asya’da iken de
hayvancılıkla uğraştıkları, hayvanlarını otlatmak için, yazın yaylalara
çıktıkları, kışın aşağılara indikleri anlaşılmaktadır.
Ama yine şimdi olduğu gibi, eskiden de, genelde dağlık bölgelerde
yaşadıkları da anlaşılmaktadır
Bu gibi özellikleri göz önünde bulundurularak, Kürtlerin dağlarda
karda dolaşırken, ayakkabılarının kart- kurt ses çıkarmasından esinlenerek,
bazı kimselerin Kürt isminin buradan
konduğunu iddia etse de, bu yaklaşım doğru değildir.
Kürtlerin dağlarda yaşadıkları doğrudur . İsimlerinin
kart-kurtla bir ilişkisi olmasa da, karla bir ilişkisi vardır
Kürt, Türkçe bir isimdir ve sıkıştırılmış kar anlamındadır. Yeni
yağmış bir kara bastığınız zaman,kar çöker, sıkışır, ve ayak izleri kalır.İşin
aslının bu olduğu anlaşılmaktadır.
(Anayurt Gazetesi 30-
Mart 2013 Cumartesi,(1-2-3-4-5-6) Nisan 2013 Pazartesi,
Salı-Çarşamba-Perşembe,Cuma,Cumartesi)
***
TÜRKİYE'NİN
ETNİK KÖKENİ
(13-14-15-16)
Mak. Yük. Müh.
Ahmet YALVAÇ
TARİHİ SÜREÇ İÇERİSİNDE KÜRT KELİMESİ VE ANLAMI
Sevgili
Anayurt Okurları, geçtiğimiz hafta Kürtler Kimdir başlığı altında, Kürt
dosyasına bir başlangıç yapmıştık.. Bu gün kaldığımız yerden devam etmek
istiyorum
Kürtlerin
bir Türk boyu olduğunu ve Kürt kelimesinin sıkıştırılmış kar anlamına geldiğini
tekrar hatırlatmış olalım
Bu
yazı dizisini yeni okumaya başlayanlar eğer daha önce yazdıklarımı ekrana
getirip okurlarsa,bundan sonrasını daha iyi anlarlar ve bir bütünlük te sağlanmış olur
Çoğunuz
biliyorsunuz ama, bu işin nasıl yapılacağını, kısaca hatırlatmak istiyorum
Google'da
Anayurt Gzetesi-Ahmet Yalvaç yazılır ve enter tuşuna basırlırsa, daha önceleri
yazmış olduğum bütün makaleleri ekrana getirebilirsiniz. Tabii ki
bilgisayarınızda internet bağlantısının olması lazım.
Kürtlerle
ilgili en eski yazılı belgeler Elegeş
yazıtlarıdır Bu belgelere Yenisey yazıtları da diyoruz.
Yenisey,
Orta Asya’da Baykal Gölü’nün batı tarafında bir nehir. Elegeş Yazıtları’ da, bu
nehrin kolları arasında bulunan bölgede bulunmaktadır. Bu belgelerin toplamı 32
adettir.
Elegeş
Yazıtları, Kürt Hakanı Alp Urungu’nun ölümü üzerine yazılmış bir ağıttır
aslında. Böyle bir şey aslında ölen Türk hakanlar için de yapılan bir husustur.
Ben
çocukluğumda Kahraman Maraş’ta
kurucusunun adını taşıyan Kadir Ağa çiflik köyünde, bir Kürt Ağasının ölümü
sonrasında, kadınların yaptıkları ilginç bir ağıda şahsen şahit oldum
Yenisey
Yazıtlarında Kürt Hakanı Alp Urungu için şu sözler yazılı: Yazı ve yer isimleri
hep Türkçe. Ama eski Göktürkçe ile yazılmış.
Men
Kürt İlhan( Elkan) Alp Urungu Altunlıg
keşiğim bantım belda Yaşım tokuz kırk. Kanım, Elima, sizima, yıda
bukmedim. Elime, yıda aldırıltım
Bu sözlerin Türkçesi şöyle:
Ben
Kürt İlhan Alp Urungu( Kürt İlinin Hanı). Altınlı okluğum sardım belime. Yaşım
0tuz dokuz.. İlime (Ülkeme), sizlerime ne çare doymadım. Hanım, İlim (den) ne
çare ayrıldım dır
Burada
sözü edilen Kürt İlhan Alp Urungu; Göktürklerin Çin esaretinden kurtuluşunu
anlatan Kürsat Destanı’nda adı geçen 40 kahramandan birinin adıdır.
Şimdi
bu noktada, Kürtlerim yaşadığı, ya da, gittikleri coğrafya hakkında bir şeyler
söylemek istiyorum
Birinci
husus Yenisey Yazıtları’nda Kürtlerin Baykal Gölü ile, Hazar Denizi’nin
doğusunda kalan topraklarda yaşadıkları anlaşılıyor.
Sonra
Göktürk Devleti’nin dağılmasından sonra Kürtler, Hazar Türk Devleti’nin içinde
yer alıyorlar. Hazar Türk Devleti’nin de yıkılmasından sonra Kürtlerin, Onogur
Türkleri ile beraber, Anadolu’ya geldikleri anlaşılmaktadır.
Yenisey
Kürtleri Anadolu’ya gelirken, Hazar Denizi’nin güneyini takibetmişlerdir. İran’ın
Kuzeyinde, Azerbaycan’da, Irak’ın Kuzeyi’nde, Ağrı, Van ve Kars gibi yörelerde
yerleşmişlerdir. Ve bu yörelerde, diğer yerlere nazaran Kürt nüfus yoğunluğu
daha fazladır. Bu yöreler, hem geçiş güzergahı üzerindedirler, hem de bu
yöreler dağlıktır, onların yaşam tarzına ve hayvancılığa daha uygundur.
Kürt
isimli Yenisey Türklerinin torunları sonraları Türk Tobol Tatarları içinde
Kurdak ismi ile anılmaya başlamışlardır.
Şimdi
de, Yenisey Kürtlerinin daha kuzeyden Avrupa’ya uzanan kolu için, bir şeyler
söylemek istiyorum
Elegeş
Anıt Taşları bundan 1300 yıl önce yazılmıştır. Yani 7.inci yüzyılda. Bundan
sonraki tarihte Kürt isminden 830 lu yıllardan itibaren başka yerlerde de
bahsedilmeye başlandığın görüyoruz
Karadeniz’e
bağlı olan Azak Denizi’ne akan Don ve Dinyeper Nehirleri arasında kalan bölge
ile, Karpat Dağları’nın eteklerinde, daha güneyde ise; Tuna Nehri boylarında
yaşayan ve adına Kürt denen, bir Türk Boyu’ndan
bahsedilmektedir.
Bizans
İmparatoru Konstantin Porfirogenatos,
950 yılında yazdığı İmparatorluk İdaresi kitabında; Macaristan Devleti’ni kuran
7 Türk Boyu’ndan birinin Kürt olduğunu söylemektedir.
Bizans
İmparatoru Kürt isminin; kar çığı anlamına geldiğini de, açık bir şekilde ifade
etmektedir.
Macarlar
Hun Türkleridir. Avar-Cücen Türkleri de Macaristan’ı kuran Türk
Boyları’ndandır. Daha sonraki yıllarda Avar- Cücen Türkleri’nin İstanbul’u
Bizanslılardan almaya geldiklerini tarihten biliyoruz
Macarlar
3. üncü ve 4 üncü yüzyıllarda Anadolu’ya 3 defa girip çıkmışlardır. Dolayısı
ile, Macarların Anadolu’ya giriş ve çıkışlarında Kürtlerin bir kısmının bu
topraklarda kaldığnı da söyleyebiliriz
Diyeceğim şudur:
Kürtler’ini,1071
Malazgirt Zaferi’nin kazanılmasından çok daha önceleri, Anadolu’ya giriş
yaptıkları anlaşılmaktadır.
Hazar
Türk Devleti’nin dağılmasından sonra, bu Devletin içinde yer alan Yenisey
Kürtleri’nin Hazar Denizi’nin güneyinden ve kuzeyinden, Batıya doğru göç
ettiklerini, Avrupa’ya ve Anadolu’ya geldiklerini de yukarıda vurguladık
Ama
Yenisey Kürtleri’nden önce, başka Kürt ve Türk Boyları’nın da, çok daha eski
tarihlerde, Anadolu’ya gelip yerleştikleri anlaşılmaktadır.
Bu
makalenin asıl amacı, Kürtlerin bir Türk Boyu olduğunu ortaya koymak
olduğundan, bu özet bilgiler ile yetineceğiz. Ama İller bazında etnik yapıyı
incelerken, bu eski Türk ve Kürt Boylarının bazılarının isimlerini de
açıklayacağız
Türklerin
ve Kürtlerin bu coğrafya’ya gelip yerleşmeleri MÖ 15 Bin yılına kadar
dayanmaktadır.
Konumuz
daha çok, Kürtlerin geçmişini ortaya koymak olduğundan, şimdi Anadolu’da Kürt
ismi ile anılan, ama Halkı Türk olan bazı yerleşim yerlerinden bahsetmek
istiyorum
Örneğin
Kürtköy(Silifke)( yeni adı Pelitpınarı),Kürtleravşarı,Süsükürtleri ve dört köy
oluşturan Kürtü Oymağı( Kahramanmaraş), Küçükkürtler(Aydın),
Kürtderesi(Çine-Aydın), Kürtköy(Uşak), Kürtler(Mut-Mersin),
Kürtevci(Akdağmadeni), Kürtalp(Ankara) Kürtler Mahallesi(Tunges, Yusufeli,
Artvin)(yeni adıYukarıyamaç)
Kürt
kelimesinin ne anlama geldiği konusunda en eski kaynaklardan biri de, 1073
yılında tamamlanan ve Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı;Divanı Lügat İt Türk tür.
Kürt
kelimesi genelde sıkıştırlmış kar anlamına geliyor ama, daha başka anlamları da
vardır.
Kürt
kelimesi, dallarından kamçı, yay, değnek yapılan kayın ağacı anlamına da
gelmektedir. Şaman geleneğinde kayın ağacı kutsal bir ağaçtır.
Kayın
ağacı, eski Türkler arasında erkeklik timsali olarak ta görülmektedir. Ve kayın
ağacının bir adı da, Kürt tür. Bu nokta da bir ilave yapmak istiyorum;
Diyarbakır
Büyük Şehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kürtlerin; kendilerinin bir
sembolü olduğu anlaşılan meşe ağacı için de, bir şeyler söylemişti
Kastettiği,
Türkiye’yi yönetenlerdi ve şu argo sözleri sarf etmişti: Meşe ağacının dalları
birilerine mi battı?
Ben
burada kayın ağacı ile, meşe ağacı arasında bir bağ kurmak istiyorum da, onun
için bu konuya girdim. Meşe ağacı da, kayın ağacı gibi, sağlam ve dayanıklı bir
ağaçtır. Ayrıca meşe ağacının kökleri de çok sağlamdır.Sobalarda yakmak için
aranan bir odun tipidir.
Buradan
kayın ağacından başka, meşe ağacının da, Kürt anlamında kullanıldığını var
sayabiliriz.
Divanıı
Lügat İt Türk te Kürt kelimesi sert ses iması gibi kullanıldığı örneğı de
vardır. At arpayı kürt kürt yedi gibi
Ama
Kürt kelimesinin genel anlamının; dağlık alanlarda, karlı yerlerde yaşayan
dayanıklı bir insan tipi ve sıkıştırılmış kar anlamında kullanıldığını, burada,
tekrar hatırlatmış olalım
KÜRTLERE BU İSMİ KİM KOYDU?
13
üncü yüzyıldan kalma ve Uygurca yazılış olan Oğuz Kaan Destanı’nda; Orta
Asya’da Tanrı Dağları’nda yüksek kesimlerde karlı bölgelerde yaşayan Karluk /
Karlık Türklerine bu adın Oğuz Kaan tarafından verildiği yazılı
Yine
Orta Asya’da yaşayan Kürdak Türklerine bu isim;soğuk bölgelerde yaşadıkları
için, Sibibirya’ya adını veren Sibir / Sabir Türkleri tarafından verilmiştir.
Kürdakların
yaşadığı Tabarkay Dağları’nın güneyinde Kürte Kar diye adlandırılan bir Oba
vardır. Buradan Kürt ile kar arasında bir ilişki olduğu görülmektedir.
Ayrıca
Türk Han ve Hakanlarına ait olan, Kürt ve kar ile ilişkili anlam taşıyan bir
çok kışlak da vardır.
Örneğin
Timur’un( 1336-1405) Afganistan’da Herad Çayı’nın yakınında Kürt Neşin( Kurt
Konağı ) bulunmaktadır.
Oğuz
Kaan Destanı’nda, Türk Olcay Han’ın kışlağının adı, Kürt Tag dır
Bu
örneklerde görüldüğü gibi, Afganistan, Türkmenistan, Horasan gibi bir çok
yerde, Kürt adını taşıyan çok sayıda yerleşim yeri vardır.
Kürt
kelimesinin Arapçadaki çoğulu ekrad dır.Ayrıca 10 uncu yüzyıl ve sonrasında,
Osmanlı Yönetimi ile, Arap tacirler, Kürt kelimesini konar-göçer ve dağlık
alanlarda yaşayan Türkmen Boylar olarak adlandırmışlardır.
Özetlememiz gerekirse; Kürtlerin
bir Türk Boyu olduğu, örnekler ve tarihi belgelerle ortadadır
(Anayurt Gazetesi 8-9-10-11 Nisan
2013 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe)
***
TÜRKİYE'NİN
ETNİK KÖKENİ
(20-21)
Mak.Yük.
Müh. Ahmet YALVAÇ
Sevgili
Anayurt Okurları, önceki yazımızda
Macaristan,Slovakya ve Römanya'da Kürt isimli bazı yerleşim yerleri ile,
ova ve akarsu isimlerinden örnekler vermiştik. Bu gün de kaldığımız yerden
devamla, Anadolu'daki Kürt adı ile anılan yerleşim yerlerinden ilave örnekler
vererek, Türk ile Kürt'ün aynı çoğrafyalarda birlikte yaşadıklarına örnekler
vermek süretiyle,her iki halkın aynı soydan geldiklerine vurgu yapmaya
çalışacağız.
Bu
arada İller bazında Türk ve Kürt Boyları'nın hakkında açıklamalarda bulunmaya
çalışacağız. Bu vesile ile Türk ve Kürt vatandaşlarımızın çoğu, hangi boydan
gelmiş olduğunu da öğrenmiş olacaktır
Prag
Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof Dr Yusuf Blavkoviç Çekoslovakya’da 10
köyün isminin Kert-Kürt olduğunu açıklamıştır. Ve buralarda yaşayan halk,
Macaristan’ı kuran Türk Boylarındandır demiştir.
Prof
Dr Yusuf Blavkoviç, Kert-Kürt kelimelerinin kar çığı anlamına geldiğini ifade
etmektedir Bu gibi beyanlara, Yenisey Kürtleri ve Orta Asya’daki bir çok
yerleşim yeri ve Hakan kışlaklarının adının Kürt, ya da Kürt ile başlayan
isimler olduğunu önceki makalelerde de, belirtmiştim
Ordinarius
Prof Dr Z.V. Togan’da yaptığı araştırmalarda, Orta Asya’da Kürt ismi ile anılan
Halkın, Türklerin bir boyu, ya da oymağı olduğu gerçeğini tekrarlamaktadır.
Sayın
Togan bir zamanlar Afganistan’ın Kuzey’inde, Karluk Türk Devleti’nin
bulunduğunu ve bu gün de Karlukluların yaşadığı bu alan içerisinde;Doğu Buhara’da
Kend-i Kürt ( Kürt kenti, Kürt köyü) bulunmaktadır. Ve burada yaşayan
halk, Karluk Türkleri dir.
Karluklular
1917 yılında Çarlık Rusyası’nın yıkılmasından sonra, Türkistan milli
hareketinin başlatılmasında önemli bir rol oynamışlardır.
Sayın
Togan, Karlukluların Kend-i Kürt köyünde toplanan milli kongreye bizzat
katılmıştır
Karluklular
konusuna önceki yazılarımızda da değinmiştik
Kürtlerin
tarihte Kardu,Korduk, Kurtuk, Gortuk, Kurtu, Kirti, Kürdak diye de
adlandırıldıklarını burada tekrar hatırlatmış olalım
Türkiye’de
bu adlar ile anılan çok sayıda yerleşim yeri mevcuttur. Bir kaçını hatırlatmak
için tekrar yazmak istiyorum
Örneğin
Kardı adlı köyler:
Yeni
adı Ağaçkonak- Adıyaman. Afyon-Sandıklı’da
Mardin-Savur’da Kardı Köyleri,
Kardu adlı köyler:
Diyarbakır-
Çermik’ te Kardu, Trabzon-Akçaabat’ta Gardı Mera köyleri
Diyarbakır-Kulp’ta
, Erzurum-İspir’de, Sivas-Suşehri’nde Karduk adlı köyler. Bu köyler, Hortık
diye de adlandırılmaktadır.
Diyarbakır-Merkezde,,Malatya-Pötürge’de
,Siirt-Beşiri’de Kurtuk adlı köyler
Urfa-
Yaylak’ta Kurtuk Ülya ve Kurtuk Sülfa köyleri
Trabzon-
Maçka’da Hortık Obi Bala ve Hortuk Obi Vasat köyleri
Bu
gün bu gibi yerleşim yerlerinin en azından bazılarının adları değişmiş
olabilir.
Türkiye
genelinde adları değiştirilen bu gibi bazı yerleşim yerlerinin eski ve yeni
adlarına, , yazının ileri bölümlerinde ayrıca değinmek istediğimi, burada
belirtmek istiyorum.
Adlları
değiştirilen bu gibi yerleşim yeri isimlerinin özbeöz Türkçe kelimeler
olduğunu, ve bu gibi gereksiz isim değişikliklerinin, tarihimizle aramızdaki
bağı kopardığını, eski bilgilere ulaşmamızı zorlaştırdığını, bu vesile ile de
hatırlatmış olalım.
ANADOLU’DA SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE TÜRK-KÜRT KAYNAŞMASI
Buraya
kadar, Kürtlerin bir Türk boyu olduğunu ve Anadolu’da, Macaristan’da Orta
Asya’da, İran^’da…Türk’ün var olduğu coğrafyalarda, hep birlikte, yaşadıklarını
ortaya koymaya çalıştık
Türk’ün
yaşadığı coğrafyada, Kürt’ün de olduğunu, Türk’ün yaşamadığı bir coğrafyada,
Kürt’ünde olmadığını, özellikle vurgulamaya çalıştık
Bu
yeni başlık altında, Türk-Kürt kaynaşması ile, daha da nasıl ayrılmaz bir bütün
olduğumuzu ortaya koymaya çalışacağım
1071
tarihinde Selçuklu Sultanı Alp Aslan’ın ordusunun Muş’un Malazgirt ovasında,
Bizans İmparatoru Romen Diojen’in ordusunu yenmesi ile, Türklerin büyük
kitleler halinde Anadolu’ya gelip yerleştiklerini ve bu tarihten sonra
Anadolu’nun adının Turchia, olarak kaldığını ve bu topraklara Turchomania (
Türk toprakları, Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yer ) dendiğini ve bu ismin
İtalyanlar tarafından konulduğunu da, daha önceki yazılarımda belirtmiştim
Anadolu’da
1071 den önceleri de Türk Boyları’nın yaşadığını,Türklerin bu topraklara
gelişinin, Milattan Önce 10 Bin-15 Bin Yıl öncesine kadar dayandığını, bu
vesile ile, tekrar hatırlatmış olalım
1071
tarihi itibarı ile Anadolu’ya gelen Türkler, genelde Oğuz Türkleri dir. Oğuz
Türkleri, önce Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerini yurt tutmuşlardır.Bu
itibarla bu gün, bu bölgelerde yaşayan Kürt vatandaşlarımızın soyunda, evlilik
yolu ile birleşmelerde de, Oğuzluk vardır.
Oğuzların
bu bölgelerde kurdukları Beylikler şunlardır:
1
– Erzurum- Bayburt, Tercan, İspir ve Oltu gibi yörelerinde;SALTUKLAR
(1072 – 1202)
2
– Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar’da; MENGÜCEKLER(1080-1228)
3
– Bitlis ve Erzen’de; DİLMAÇOĞULLARI(1084-1393)
4
– Van, Malazgirt, Ahlat, Erciş,Adilcevaz, Eleşkirt, Tatvan, Silvan ve Muş’ta; SÖKMENLİLER(Ahlat
Şahlar(1110-1207)
5
– Diyarbakır’da; YINALOĞULLARI(1098-1183)
6
– Harput, Palu, Çemişkezek, Arabgir’de; ÇUBUKOĞULLARI(1085-1113)
7
– Doğu ve Güney Doğu Anadolu Harput, Palu, Siirt, Diyarbakır, Harran,
Halep,Silvan,Malatya,Mardin,Hami’de;ARTUKLAR(12-15 inci yüzyıl)
8 – Bayburt, Kayseri, Sivas,Maraş, Elbistan,
Ankara, Çankırı,Çorum, Amasya,Tokat, Ünye ve
Bafra’da;DANİŞMENDOĞULLARI(1097-1178)
9
– Diyarbakır Harput, Tunceli’de ;İNALOĞULLARI(1095-1195)
10
– Kastamonu ve çevresinde; ÇOBANOĞULLARI
11
– İzmir ve çevresinde; ÇAKABEY
Bu
beyliklere ilaveten Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde; KARAKOYUNLU VE
AKKOYUNLU gibi Deyletler de hüküm sürmüştür(1365-1496)
Burada
yerleşik 9 Beylik ve 2 Devletin Türkmen halkı, bu gün buralarda yaşayan ve Kürt
diye adlandırılan halkın ataları arasındadır.
Sonuçta
şunu söyleyebiliriz: SAKALAR ile başlayıp, AKKOYUNLULAR’a kadar geçen 2200 yıl
boyunca Türkler, Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da var olmuşlardır.Bu itibarla
bazılarının buraları, Kürt Bölgesi olarak tanımlamaları yanlış, ya da
maksatlıdır
KÜRT
KÜLTÜRÜMDE TÜRK ÖĞELER
Kürtlerle
Türklerin gelenek ve görenekleri arasında büyük benzerlikler vardır.Bu husus,
Türklerle Kürtlerin aynı soydan geldiklerinin başka bir kanıtıdır.Bu
benzerliklerden bazıları şunlardır:
24
lü idari toplu düzen, 12 hayvanlı eski Türk takvimi,Al
karısı,Atalar,Yersu,Ateş, Kültü,destan nitelikleri,
atasözleri,bilmece,tekerlemeler,cirit,sinsin,aşık oyunları, halk müziği dize
yapısı,Nevruz, özbeöz Türkmen renkleri olan sarı,kırmızı ve yeşile tutkunluk,
bunlar hep, ortak noktalardır.
DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ’NDE TÜRKMENLER
TARAFINDAN KURULMUŞ YERLEŞİM YERLERİ
Artvin
İli:
Kobak;
Yusufeli’nde köy.Kumanca’da Kobak, bir
şahıs ismi
Bec-Avul;Köy(
Merkez). Bu isim, Başkurt, Tabin kabilesinde bir oymak adı.
Makaret;
Mahalle yöre adı. Yusufeli’ndeki Hers ve Uskum köyleri,Başkurt Yumati
oymağındandır.. Anlamı;kısa,bodur olan genç adam demektir.
Bakad;
Şavşat’ta bir yaylanın adı. Mikelet köyü;Ongurlarda bir şehir adı
Hamrut
/ Kamrurt; Yusufeli’nde bir köy.Zevikal Köyü’nde bir mezra adı.Başkurt-Nogay
Yolu kabilesinde, Tabın’a bağlı oymak.
Hıva
/ Hive;Ardanıç’ta bir köy.Bu kelime,bir Türk Boyu ismidir.Bu isimde Orta
Asya’da bir şehir vardır. Ve bu isim, aynı zamanda, bir Hanlık adıdır.
Suvet;
Merkeze bağlı bir köyün adı Bu isimde Hazar Türklerinde bir köy vardır..Divan-ı
Lügat it Türk’te bu kelime;hayvanı sulamak için yalak anlamındadır.
Oker;Yusufeli’nde
bir köy.Bu kelime, bir Türkmen insanının ve bir aşiretin ad
Okar
at;alnında beyazı olan at demektir.
Daba;Şavşat’ta
bir köyün adı.Bu, Kırgızlarda bir oymağın adı.
İtik;Yusufeli’nde
bir Mezranın adı.
Etkinis Bucağı; Koman kökenli bir isimdir.
Ve köpek anlamına da gelir.
Haravul
/ Kara-avul; Ardanıç’ta bir köy ismi.Bu isim, Ensari Türkmenlerinin bir
boyudur.
Oğdar;Yusufeli’nde
bir köy.Oğdar, ya da Oktar,Türkçe bir erkek adıdır.Ve Hun Beylerinden Rıza’nın
kardeşidir.
(Anayurt Gazetesi 22-23 Nisan 2013
Pazartesi-Salı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder